Ersun Yanal'dan Dünya Kupası yorumları - Bölüm #2

Hangi ülkelerin maçlarını ajandada işaretlemeli ve mutlaka TV’nin başında olmalıyız, seyir zevki en yüksek takımlar hangileri olacak?

Bu soruya farklı yaklaşmak, turnuvanın yıldızları ve favorileri haricindekiler arasından bir cevap vermek istiyorum. Yalnızca farklı oyuncuların değil, farklı kültürlerin ve anlayışların da mücadelesini izleyeceğimiz bir turnuva olacak. Mısır ve Uruguay’ı, Güney Kore ve Meksika’yı, Polonya ve Japonya’yı aynı sahada görmek çok keyifli olacak. Kolombiyalıların gol sevincinde kendilerine has dansları, tribünlerdeki renkler de Dünya Kupası’nın kaçırılmaması gereken güzellikleri. Bireysel beceri anlamında her zamanki gibi Brezilya’yı mutlaka seyretmek lazım.

Her turnuvaya ülkelerinden şampiyonluk beklentileriyle çıkıp gelen İngiltere, bu kez beklentisiz şekilde Rusya’da. Sizce yolları nereye kadar uzanabilir? Turnuvanın favorilerinden birini eleyecek güçleri var mı?

Gareth Southgate önderliğinde İngiltere, önceki yıllardan farklı olarak bir süredir 3’lü savunma düzeniyle, 3-5-2 gibi nitelendirebileceğimiz bir formasyonla oynuyor. Eskiye göre daha dinamik, daha genç, daha çok koşan ve taktiksel olarak biraz daha oturaklı ve dengeli bir takım görünümündeler. Başarılı geçen eleme grubu sürecinin yanında, Brezilya, Almanya ve Hollanda gibi zorlu rakiplerle yapılan hazırlık maçlarında da kalelerini gole kapattılar. Bireysel anlamda da son dönemde kendini ispatlamış, 2016 Avrupa Şampiyonası’na göre daha olgun ve iyi sezon geçiren Harry Kane, Raheem Sterling ve Dele Alli gibi hücum silahlarıyla eskiye nazaran biraz daha üretici olabilirler.