Geri
İleri  

?Kimse cebimde 31 YTL'lik kupon göremez?

Türkiye atçılığının sembol isimlerinin başında gelir Hasan Saydam... Uzun yıllardan bu yana ekranlarda kendine has stiliyle seyircisinin karşısına çıkan bir isim...
Kendi tabiriyle, şu an farklı milli takımlarda Ay-Yıldızlı formayı giyen birçok genç ismin belirttiği gibi, "Seni çocukluğumdan bu yana tanıyorum Hasan Abi!" durumu da var!..

Her şeyden önce ata, sonrasında (yine kendi tabiriyle) müşterek bahise duyulan bir sevdanın öyküsü içinde Hasan Saydam evleriminiz konuğu oluyor.

TJK TV Genel Müdürü Reşat Köstem'den Hasan Bey ile görüşebilmenin yollarını ararken yayın saati öncesi görüşebileceğimizi öğreniyorum. Ertesi gün Veliefendi Hipodromu içerisinden süzülerek, TJK TV stüdyoları içindeki yerimi alıyorum.
Bir çay içimi sonra programı için davet ettiği konuğuyla birlikte çıkageliyor Hasan Saydam...
Program hazırlıklarını tamamlarken bir yandan da ufak ufak sohbetimize başlıyoruz. 

Yıllardır atları konu alan bir dünyanın içinde yer alan ve yine uzun yıllardan bu yana da sırf atları konu alan program hazırlayan Hasan Saydam, tam bir at dostu.

Hatta ona göre insana en yakın hayvan kesinlike atlar. Kimilerinin söylediği 'kedi' ya da 'köpek' yorumlarına asla ve katta katılmıyor.
Ama Hasan Saydam'ın bu at sevgisi sadece uzun yıllardan bu yana at dünyasının içinde olmasından kaynaklanmıyor.
Çocukluğunun çok özel anlarını paylaşıyor Saydam bir anda sohbetimiz sırasında...

"Çocukluğumda mahalle komşumuz Fikret Yüzatlı'nın eşi Nihal Hanım bizim üst sokağımızda otururdu. Her sabah atıyla çıkar, Evimizin önünden geçer, buraya hipodroma gelirdi. Onun peşinden ben de kendimi burada bulurdum. Böyle başladı bendeki at sevdası. Evdekiler beni ararmış. Merak eder, dururlar. Sabah 5:00'te bu çocuk nereye gider diye?...  Daha sonra öğrendiler ki, Nihal Hanım'ın peşindeyim... "

Bir anda çocukluk yıllarına kadar uzanan bir düş dünyasından günümüze dönüyor Hasan Saydam. "Şu anda dahi bir  atın kafasına dokunduğumda müthiş bir keyif alıyorum" diyerek...

Kendisine has tabirlerinizle at sevgisini dile getirmesini istiyorum Hasan Saydam'dan, işte tam bu noktada ciddi bir itiraf geliyor... "Genelde çok hayvan sevmem. Çocukken kedi ve köpeklerle büyüdüm. Ama bugün sevmiyorum" diyor açık yüreklilikle...

Ülkemizde şans oyunlarına insanlarımızın ciddi anlamda itibar ettikleri sosyal bir gerçek.
Sayısal Loto, Milli Piyango gibi talih oyunları arasında müşterek bahislerin de büyük yeri var.
'At dünyasını' konuşmak için buluşmadık mı?..
O halde neden lafı döndürüp dolaştıralım değil mi?..
Direk bu soruyla giriyorum sohbete...

?EN ESKİ ULAŞIM ŞEKLİ: AT?

- Türkiye'de at yarışlarını bu şekilde takip edilmesini nasıl değerlendiriyor musunuz? Hakikaten at sevgisi mi, yoksa talihin peşinde koşulması mı? Sosyolojik boyutunu nasıl değerlendiriyorsunuz?..
?At sevgisini konunun dışında bırakamayız. Atlara olan ilgi, ata olan sevgi... Türklerin yüzyıllar ötesinden gelen ata olan bağışıklığı ve atın ilk olarak ulaşım aracı olarak kullanılması. Malezya'da halen at yarışları Ulaştırma Bakanlığı'na bağlı olarak yapılıyor. Sebebi de atın ilk ulaşım aracı olarak kullanılmış olması. Eski kovboy filmlerini şöyle bir gözünüzün önüne getirin. Bütün ulaşım, at arabaları ve atla yapılır.?

- Atın insana en yakın canlı olmasının da etkisi var galiba. Atların bu şekilde sevilmesinde etkili bir durum sanırım...
?Ben o iddiadayım ama, kimileri 'Köpekti, kediydi' diyor. Ben asla kabul etmiyorum.?

?KEDİNİN DE, KÖPEĞİN DE HAİNLİĞİ OLUR AMA ATIN ASLA...?

- Onlar daha ziyade eve sığabilen canlılar oldukları için olabilir mi?!..
?Yok, yok. Bir noktada hainlikleri vardı. Ama bir atın hainliğini ben ne duydum, ne de gördüm... Tabii bu işin kolaylaştıran olay. Bir de at yarışında iki tane canlı var. At ve üzerindeki jokey... At yarışı bu iki canlının çok iyi uyumuyla ortaya çıkıyor. Özellikle de düz yarışlar dediğimiz bizdeki uygulama da hızın yanı sıra heyecan da işin içine giriyor. Dolayısıyla zevk veren bir spor dalı ortaya çıkıyor. Bu hiç müşterek bahise iştirak etmeyen birisinin dahi at yarışını sevmesi için yeterli bir sebep.?

- Hasan Saydam'ın ayrı bir seyircisi var, bunun bir tılsımı var mı?
?Hasan Saydam olarak beni izleyenlerin çok büyük çoğunluğu at yarışı müşterek bahisine iştirak etmiyor. Gerçek bir müşterek bahisçi gibi katılmıyor. Ben ciddi araştırmalar yaptırdım. Kanal 6'da olsun, TRT'de olsun, TJK TV'de olsun. Beni daha çok kadınlar ve çocuklar izliyor.?
 
- İlginç, atlara sevgi nedeniyle olmasın...
?Tesadüfen ekranda rastlamış, hoşlarına gitmiş. Sürekli izlemeye başlamışlar. Bunu yolda karşılaştığımızda da gelip anlatıyorlar. ?Hasan Bey, siz konuşurken, bizim küçük çocuk kimseyi konuşturmuyor? diyor. Bu bir, iki, üç değil. Sayıları sürekli artıyor. Bu nedenle araştırma yaptırdım. Neden?.. Çünkü at yarışlarıyla ilgili söylenenlerin yanı sıra insanların evlerine 'konukmuş' gibi giderseniz, izleyenlerin daha da fazla dikkatini çekiyor. Bugün böyle yetişen ciddi bir genç nesil var. Hatta örnekleri milli takımlara dağılmış durumda!.. Voleybol milli takımı, kürek milli takımı, futbol ümit, genç, A milli takımında oynayan sporcuların dedeleri beni izlerken, yüz aşinalığı olmuş. Sonra onlar da izlemeye başlamış. Hatta gençlerin çoğu gelip bana kendileri söylemişlerdir, ?Hasan Ağabey, ben seni şu kadarlığımdan tanıyorum? diye...?

- Bu da demek ki her aileye girmiş Hasan Saydam...
?Yani... En azından birisinin bir at yarışı kanalını açmış olması lazım. Ben müşterek bahis tarafıyla değil de, at yarışı sporunun güzelliğinden, atın iyiliğinden bahsediyorum. Atatürk'ün dediği gibi, ?At yarışları modern toplumlar için sosyal bir ihtiyaçtır'. Hakikaten çoluk çocuğunuzu alıp bir pazar günü hipodroma geldiğinizde, öncelikle temiz hava alırsınız. Müşterek bahise iştirak edip etmemek tamamen elinizde. Ya da 2 lira ayırmışsınızdır, 2 liralık iştirak edersiniz. Dolayısıyla işin sosyal yönü bir alışkanlık yaratıyor. Öte yandan at yarışları ileri ülkelerde çok eskilerden bu yana sürdürülen geleneksel bir spor dalı.?

?KÜÇÜK PARAYLA BÜYÜK PARA KAZANMANIN ARAYIŞI?

- Kraliçenin katılımı, özellikle şapkalarıyla dikkati çeken şık giysili kadınlar, fraklı erkekler... Ayrı bir statüyü temsil eder at yarışları...
?Elbette. Bu olay ülkemize gelirken, müşterek bahis açısından farklı düzeyde gelmiş. Belli kişilerin belli oranlarda katıldığı bir bahis şekliyken, 6'lı ganyan oyununun konulmasıyla kısa zaman içinde süratle yükselerek gelişti. Çünkü, az gelişmiş ülkelerde ki, biz gelişmekte olan bir ülkeyiz... Az gelişmiş ülkerde kişilerin küçük parayla büyük para kazanmak istemeleri çok normal. 6'lı ganyan da küçük parayla büyük para kazanmanın en kolay yollarından biri olduğu için ilgi çekmiş. Dünyanın hiçbir yerinde bizdeki kadar yüksek oranda 6'lı ganyan oynanmıyor.?

- Ülkemizde 6'lı ganyanın bu şekilde ilgi görmesinin temel nedeni nedir?..
?Mesela İngiltere'de ikili bahis, Fransa'da üçlü bahis-üçlü ganyan öne çıkarken, Hong Kong'da ikili bahis çok yüksek oranlarda seyrederken, Türkiye'de 6'lı ganyan işin lokomotifi olmuş. Nitekim rakamlara baktığımızda kuponların büyük bir çoğunluğunun 10 liradan küçük kuponlar olduğu ortaya çıkıyor. Küçük parayla büyük para kazanma arayışı. Zaten bu tür oyunlara iştirak edenler büyük paralarla iştirak etmiş olsaydı, bu derecede devamlılık arz etmezdi. Son senelere kadar yüzde 50'sinden fazlasını devlet alıyordu, şimdi ise yüzde 50 civarında. Düşünebiliyor musunuz?.. Kapıdan girerken cebinizdeki 100 liranın 50 lirasını devlete veriyor. Sonra da diğer 50 liranızı geri alabilmek için uğraş veriyorsunuz. Dünyanın hiçbir yerinde sırf bu işe para ayıranlar bu işi devam ettiremezdi. Bu kadar devam edip, ilgi çekiyorsa zaman zaman azılıp, kimi zaman daha da artmasına rağmen sürüyorsa, tamamen küçük paralarla oynanan kuponların çokluğundan ve insanların küçük parayla büyük para kazanıp hayatlarını değiştireceklerini inanmalarından kaynaklanıyor.?

?AT YARIŞINDA BÜYÜK PARA KAYBEDİLMEZ...?

- Dünyanın her tarafında da böyle midir?
?Ben İngiltere'de çok rastlamışımdır. Adam sabahtan hipodroma gelir. Belki cebinde 2 ya da 3 pound?u vardır. Onların meşhur küçük para cüzdanları vardır. O küçük para cüzdanından tık, tık, tık 10 peni ayırır. Gider bir oyun oynar. 10 penny o koşu için heyecan vesilesi olur. O gün akşama kadar 7 koşu varsa,  70 penny kaybeder. Hipodromda 20-30 penny yola harcamıştır. Mutlaka bir şarabını ya da birasını içer. Akşama da evinin yolunu tutar.?

- İşin içine tutku girince her zaman bu limit tutturulamayabiliyor...
?Limiti tutturamayan adamlara, insanlara ben yakıştıramıyorum ama 'kumarbaz'a benzer bir sıfat yakıştırılıyor. Yani cebimde 10 liram var, geliyorum o 10 lirayı da veriyorum. Halbuki o cebimdeki 10 liranın sadece 2 lirası benim. Geri kalan evimin parası. O zaman işin rengi değişiyor. Her ne kadar konuşmalarda, etrafta 'at yarışı ocak batırdı' denilse de çok mesul mevkilerde bulundum. Çok ciddi araştırmalar yaptırdım. 'Ben at yarışından battım' diyenlerin çok daha başka harcama yerleri vardır. Kimi dost tutmuş, kimi meyhaneden çıkmaz olmuş, kimi gitmiş kumarhanelerde kumar oynamıştır. At yarışlarında kaybedeceğiniz meblağ, çok az bir meblağ. En son şöyle bir örnek vereyim, at yarışında büyük para kaybedilmeyeceğine dair. En son Şenay Düdek ile Cenk Eren'in programına konuk olan adam, ?At yarışlarından Ankara'nın en iyi yerinde 8 daire kaybettim? dedi. Hepimiz merakla izliyoruz.  Biraz irdeleyince olay '8 daire parasına' geldi dayandı. Bir firmada pazarlamacı. Soruyorum size ömrü billah 1750 YTL kazanmış olsa, kaç tane daire alabilir. İzmir'den arayan biri ise her hafta 5 milyarlık oyun oynadığını ve devamlı kaybettiğini söyledi. Her hafta 5 milyar kaybeden kişinin vergi levhanı göster bakalım diyen yok ama. Hiç masrafın olmasa bile 250 milyar para ayırman için 500 milyar para kazanmalısın. Sonra da anlaşılıyor ki, adam TJK ile de mahkemelikmiş. Bu tür vakalar, kedinin uzanamadığı ciğere mundar demesinin bir başka yolu...?

?AT YARIŞI 'KUMAR', MÜŞTEREK BAHİSÇİ İSE 'KUMARBAZ' DEĞİLDİR?

- At yarışı bir kumar mıdır?..
?Ben at yarışına 'kumar', müşterek bahisçiye ise 'kumarbaz' denilmesine kızıyorum. Çünkü, kumar oynamak isteyen adam, alır yanına diğer kumarbazı, yoldan geçen otomobillerin plakalarına bile oyun oynayabilir. Cebindeki paralara göre 'tek mi, çift mi' diye kumar oynayabilir. En basiti kahveye gider zar atar ve bunu 24 saat yapabilir. Üstelik istediği kadar da artırabilir. Halbuki at yarışında öyle bir şey yok. Biletinizi alıyorsunuz, kenara çekiliyorsunuz. Koşu başladıktan sonra yapılacak bir şey yok. İşin şans tarafına bakın Milli Piyango bileti alıyor, çekilişi bekliyor. Ama siz at yarışı sporunu kumar aleti olarak kullanmak istiyorsanız, kullanabilirsin tabii. Gelirsiniz cebinizde 500 YTL vardır, 500 YTL'yi de bir yere basarsanız, işte o kumar olur. İşte, ?Hasan Saydam?cılar? bu kategoriye girmiyor.?

- Nasıl Hasan Saydam?cı olunur?
?Hasan Saydamcılar genelde evinin harçlığından değil, kendi harçlıklarından müşterek bahise iştirak edenlerdir. Ben bir dönem özellikle Adana'daki kadın seyircilerime seslendim. ?Gün yapıyor, paralar harcıyorsunuz. Bir kekle idare edin. 3 lira, 5 lira verin. Haftada 3 kere kuaföre gidiyorsanız, 2 kere gidin, Bir paket eksik  için. Ama o paraya bir kere kupon yapın? dedim.?

- Dönüş oldu mu size?
?Evet. Bir gün hiç unutmuyorum. Bir hanım geldi. Eşimde yanımdaydı. Eşimden izin aldı, ?Hasan ağabeyimi öpebilir miyim? dedi. Şaşırdık... Oldukça heyecanlı kadıncağız, ?Onun sayesinde ben evimin tüm eşyasını yeniledim? dedi. 12 liralık oyun oynamış, o gün de şansı yaver gitmiş. Bu tür çok vakayla karşılaştım.?

?GÜNLÜK LİMİTİM 30 YTL?

- Siz bu işi bu kadar biliyorsunuz, peki müşterek bahisten kazanıyor musunuz?
?Çok samimi bir itirafta bulunayım. Bazen öyle günler oluyor ki, 5 -10 gün 1 liralık dahi kupon yapmıyorum.?

- Vakitsizlikten mi?..
?Yoo. Aklım tam yatmıyor. Yahut da diyorum ki, ?Ben buraya 10 para vereceğim, en fazla 500 lira kazanacağım. 500 lira için de buna vakit ayırmaya değmez? diyerek vazgeçiyorum. Çünkü bir garantisi yok. Ama bazen, ?bugün keyif alalım? diyorsunuz. Para ayırıyorum.?

- Günlük limitiniz nedir?
?Benim limitim 30 liradır. 100 liralık da oynayabilirim. Gelirim buna müsait. Ama hiç kimse benim cebimde 31 liralık kupon göremez. Böyle olanlar devam edebilir. Benim burada 50 senedir gördüğüm insanlar var. Aksi olsa nasıl devam edebilirler ki?..?

- Cebindekini koruyarak, evinin düzenini bozmayarak mı?..
?Başka türlü mümkün mü?..?

?HERKESİN TONTON AMCASIYIM?

- Cebimizdeki 50 lirayı daha girerken, kapıda bıraktık dediniz... Bu bizim ülkemize has bir durum mu?..
?Bir sürü vergi kesintisi var. Gidip 100 liralık yarış oynadığınızda 18 lirası KDV'ye gidiyor. Özel şans vergisi gibi vergiler var. Eskiden daha değişik kanaldaydı. Şimdi KDV'den sonrasını belirli bir orana getirdiler. Devlet için belirli bir çanakta toplanıyor. Devlet onu dağıtıyor. TMOK bu işe düşmandır mesela. Çünkü, bundan peşin alırken, şimdi devletin verdiği kadarını alıyorlar. Ama buradan çıkıp devlete giden para aynı.?

- Sizin bu derece çocuk ve kadınlar tarafından tercih edilmenizi neye bağlıyorsunuz?..
?At yarışının farklı detaylarına yönelik olaylar, bilgileri anlatıyor olmamın yanı sıra şişman, tonton bir amca olarak görüyorlar. Netekim de öyleyimdir.?

- Türk atçılığının çözüm bekleyen sorunları nelerdir?
?Evvela, şu anda dahi yüzde 50 kesintiyle müşterek bahis oynanıyor. Dünyanın en fazla kesinti olan ülkesinde dahi rakam yüzde 27... Bunların azalması lazım. Atçı, at yarışı olması için ata ve at sahibine ihtiyaç var. At sahiplerinin yüzde 90'ı hatta, yüzde 95'i zor durumda. Atlarının masrafını dahi karşılayamıyorlar. Kalan yüzde 5 de uzun dönemde zarar görecek. Mesela 2006'da en çok kazanan 14. ya da 15. at sahibiyim. O seneyi dahi zararla kapattım.?

?DEPREMDE BİR TAY ÖLDÜ, O DA BENİMKİYDİ?

- Sizin kaç atınız var?..
?At sayım bir aralık 24-25?e kadar çıkmıştı. Sonra sattım, kiraladım., hediye ettim. Şu anda benim üzerime koşan bir tane at var. Ama kiraladığım, yetiştirridiğim yaklaşık 20'ye yakın at, kiraladığım 8 adet kısrak var.?
 
- İlgilenebiliyor musunuz, yoksa güvendiğiniz ellerde mi?
?Ben 65 yaşına geldim. bu saatten sonra bire bir uğraşmak çok zor. İnandığımız arkadaşlardan yardım alıyoruz. Bu iş bir de şans işi. Bir telefon gelir, 'Sancılandı, öldü' denir. Mesela, 1999 depreminde 200 taydan biri öldü. O ölen tay benimdi. Bu bir kısmet işidir. Bu sene çok güzel bir tayım doğdu. 'Tamam' dedik. 1,5 ay sonra dolaşırken bir başka at geldi kafa attı. Epilepsi oldu, öldürmek zorunda kaldık. Bunlar atçılığın şansındandır. Attan ayrılmak çok zor. Dünyaya geldiğinde evladınız gibi oluyor. 'Evladımı nasıl satarım' diyorsunuz. Üst üste atlar geliyor. İnanın satamadım, hediye ettim. Çünkü, bakamıyorum.?

?BİR ATIM GAZİ KOŞTU, O DA 12. OLDU?

- Bu işin yıllardır içindesiniz, Türk atçılığını zirvesi olan Gazi Koşusu'nda koşan bir atınız oldu mu?
?İngiliz atı alınırken, mutlaka Gazi Koşusu hedeflenir. Ben 1963'ten bu yana at koşuyorum. Hayatımda bir kez Gazi Koşusu koşabildim. Onda da 12. oldum.?

- Hırs yapmadınız mı?
?İstediğiniz kadır yapın, olmayınca, olmuyor. Bir sene de Gazi Koşusu koşacak formda bir atım vardı. Bir evvelki koşuda sakatlandı. Bir sene sonra TJK Kupası'nı koştu, kazandı. Demek ki Gazi Koşusu'nda da koşsa, kazanacaktık. Bırakın Gazi Koşusu'nu kazanmak bir yana Gazi'de at koşabilmek dahi ayrı bir şeref ve ayrıcalıklıdır.?

Dört nalla çevrelenmiş bir çerçeve...
Ama kenarları sevgiyle örülmüş, demirden değil.
İçindeki fotoğrafta ise doğanın baş yapıtlarından olan bir yaratık, 'At' var.
İşte o fotoğrafın tam yanında da Hasan Saydam...
Bazen bizi ekranda donuk bir kareden çok gülen yüzüyle karşılayan Hasan Saydam...
Hepimize o dünyanın kapılarını yıllar önce açmadı mı?..
Biz de o kapıdan yürüdük ve dünyanın hayvanlara ve hayvan dostlarıyla daha şirin ve sıcak olduğunu iyicesine öğrenmedik mi?
Bundan daha ciddi bir mutluluk var mı dostlar?!..
Daha ne olsun, değil mi?!.

Röportaj: Saadet Özcan



✍ AVRUPA'DA GERÇEKLEŞEN O BOMBA TRANSFER! HERKES ŞU ANDA BUNU KONUŞUYOR! 🫵 👉 BURADA
amp-next-page separator