Yıldırım'dan Yanal'a: "Git istifa et"
F.Bahçe, 19. şampiyonluğa giden yolda büyük krizler atlattı. En ciddisi ise Sivas dönüşü yaşandı...
F.Bahçe, 19. şampiyonluğa giden yolda büyük krizler atlattı. En ciddisi ise Sivas dönüşü yaşandı...
Fenerbahçe'nin şampiyonluğa ulaşmasının ardından teknik direktör Ersun Yanal'ın sarı-lacivertli takımdaki ilk sezonu hakkında ilginç bilgiler ortaya atıldı.
Vatan Gazetesi'nde yer alan haberde, Sivasspor mağlubiyeti sonrasında başkan Aziz Yıldırım'ın "Seni kovuyorum, yarın çıkacaksın ve 'İstifa ettim' diyeceksin" dediğinde Yanal'ın, "Hayır ben istifa etmem. Çıkın siz açıklayın beni kovduğunuzu" diyerek cevap verdiği öne sürüldü.
İşte o haber...
F.Bahçe'nin kazandığı 19. şampiyonluğun öyküsü öyle bir kalemde yazılacak gibi değil. Ana hatlarıyla gidelim.. Aykut Kocaman sonrası, Ersun Yanal'ın 1 aylık bekleme süreciyle göreve gelmesi kozları baştan Aziz Yıldırım'a vermek demekti.
Yanal bu konuda gurur yapmadan sadece şampiyonluğa odaklanarak sezona hazırlandı. Hazırlık maçlarının beklenilen düzeyde geçmemesi, 3-2 kaybedilen Konya maçına da yansıdı. O gün Yanal, "Bir daha böyle bir maç görmeyeceksiniz" demişti. Haklı da çıktı.
İsmail Kartal da Konya maçından sonra bir itirafta bulunarak "Rakibin taç atışından gol bulacağını önceden biliyorduk. Bunu futbolculara aktaramadık. Nasıl unuttum bilmiyoruz" diyerek bu hatanın bir daha olmayacağını özellikle belirtti.
ARGOYA ALIŞTILAR
Sonuçlar gelse de futbol tatmin etmiyordu. Hemen Aykut Kocaman'la kıyaslamalar başladı. 3 yılın ardından futbolcuların yeni hocalarına alışması zordu ama Ersun Yanal'ın oyunculara bakış açısı ve direkt sözleri herkesin garibine gitti.
Sow krizini herkes hatırlar. Eğer Hasan Çetinkaya ve İsmail Kartal orta yolu bulmasa, şu an Sow'un esamesi okunmuyordu. Futbolcuları idmandan kovması, argo cümleler kurması sabırla karşılandı.
İnanın futbolcular takımı sabote etmek isteseydi bunu yapardı. Ama herkes geleceği için çalışmayı tercih etti. Egemen'e 'İdmandan çık' dediğinde hatası olmadığını söyleyen milli oyuncu olayı uzatabilirdi. Takım yemeğine ve idmana çıkmak istememesi sinirindendi. Özür dilemedi hocasından. Hocası da ondan. Orta yol bulundu.
KALP SORUNU KENETLENDİRDİ
Yanal'a bakış açısı G.Saray maçında değişti. Geçirdiği kalp rahatsızlığında yaptığı fedakarlık tüm gönülleri fethetti. Hem başkan Aziz Yıldırım hem de futbolcular çok duygulanmıştı. Ağır bir operasyondan çıkıp 2 gün sonra G.Saray karşısına çıkıyorsan eğer yaptığın işi ve F.Bahçe'yi çok seviyorsundur. Kaldı ki, hayati riske rağmen doktorlara söylediği "Ne olur beni maça yetiştirin" ricası kabul görmüştü. Artık kenetlenen bir F.Bahçe görmeye hazırdı herkes.
Başkan ve Yanal çok iyi anlaşıyor, takımda da arkadaşlık üst düzeyde, daha ne olsun? Derken Karabük maçı sıkıntılı günlerin habercisi oldu. Buz kaplı zeminde rakibine ve Tolunay hocanın hamlelerine karşı boyun eğen F.Bahçe'nin bu kötü hali başkanı kızdırmaya yetti. Hocasına "Senin hiç mi B ve C planın yok. Nasıl hamle yapmazsın. Lider takım böyle mi oynar?" diyerek içindekileri döktü de döktü. İlk yarıyı lider tamamlayan sarı-lacivertliler de su yüzüne çıkmayan çok konu vardı ancak gelen başarıyla çok şeyin üstü de örtülmüş oldu.
DEVRE ARASI KURT PLANI
Devre arasına girerken kupa ve Avrupa maçı olmayan F.Bahçe'nin 'Fikstür dezavantajı var' deniyordu. Ersun hoca Türkiye Kupası'nın külfet olduğunu bize anlatırken, "Bebek tesellisi" cümlesini kullanmıştı.
"1 MAÇ AVANTAJ"
Söylediklerinde haklıydı. Sezon planlamasını yaparken bir önceki sezon oynanan 64 maç ders niteliğindeydi. Takımın nasıl yıprandığını hep dinlemişti. Kafasındaki şablonda hedefe gitmek için haftada 1 maç oynamanın avantajlarını kullanmak istiyordu.
Gelen eleştirilere kulağını tıkadı ve Antalya kampı hazırlıklarına başladı. Ben uzun yıllar kamp takip eden bir muhabir gözüyle çalışma programının ikinci yarı için sıkıntı doğuracağını düşünüyordum.
Yapılan yüklemeleri takım nasıl karşılayacak, açıkçası merakla bekliyordum. Hocamızla yaptığım sohbette "G.Saray'ın yerinde olmak istemezdim" sözünü duyunca rahatladım. Tam bir kurt planı yapmış. Rakiplerin maçları öyle bir mercek altına alınmış ki, bu derin çalışma 'Şampiyonluk garanti' dedirtti bana.
YANAL 2. YARIDA DÜŞMEZ!
2. yarıyla birlikte sakatlıkların da startı verilmiş oldu. Üstüne kötü bir deplasman serisi gelince "Yanal'ın takımları 2. yarıda düşüşe geçer" eleştirisi hortladı. Bu arada sakın ola bu eleştiriyi hocanın yüzüne karşı söylemeyin. Çünkü bu konuda çok hassas.
Garip sakatlıklar
Sizce sadece 2. yarıda 24 oyuncudan 21'inin sakatlanması ve takımdan ayrı kalması normal mi? Bu sakatlıkları tetikleyen neydi? Bunların cevabı çok arandı. Takım içi dengeler hep alınan sonuçlara bağlıdır. Üst üste 2 galibiyet alsan düzlüğe çıkarsın zaten. Ama Kadıköy'de zorlanan takım, Sivas ve Elazığ'da hakem hatalarıyla kaybedince başkan bir dizi tedbirler aldı. Takıma el koyması gerektiğinin farkındaydı.
YILDIRIM: "SENİ KOVUYORUM, 'İSTİFA ETTİM' DİYECEKSİN"
Başkan tüm sinirini yine Yanal'dan çıkarttı. Zaten Sivas maçı sonrası hakem hatalarından dolayı zehir zemberek konuşmuş ve gergindi. Bu gerginlik dönüş yolunda krize dönüştü. Samandıra'ya gelen futbol takımı tesisten çıkmak için hazırlık yaparken başkan ve Yanal ilk kez seslerini yükselterek Samandıra'da soğuk duş etkisi yarattı.
Yıldırım, "Seni kovuyorum, yarın çıkacaksın ve 'İstifa ettim' diyeceksin" dediğinde Yanal, "Hayır ben istifa etmem. Çıkın siz açıklayın beni kovduğunuzu" sözleriyle rest çekti. Ertesi gün sinirler yatışsa da ortada konuşulan büyük sözler vardı.
Araya her zamanki gibi Bodrum'da yaşayan iş adamı Yüksel Çağlar girdi. İkiliyi ortak noktada buluşturdu ve yola devam kararı alındı. Çağlar'ın Kocaman ile yaşanan krizler de baş aktör olduğunu hatırlatalım.
‘AZİZ-SİLİN’ İŞ BAŞINDA
İşte bu dakikadan sonra başkan Aziz Yıldırım, takımın hem futbol şube sorumlusu oldu, hem de teknik heyetin bir parçası gibi hareket etti. Tarihi toplantısını G.Birliği maçından önce yenen yemekte yaptı. Yanına Ersun Yanal'ı, etrafına da futbolcuları oturtarak o kadar açık konuştu ki herkes eteğindeki taşları dökmüş oldu.
Servis yapan garsonları kovdu, bağırdı çağırdı. 'Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla' dedi. Her iki eleştirisinden biri oynanan futbolaydı. Ama lafı dönüp dolaşıp hocasına getiriyordu. Daha sonra dayanamayıp, "Ee söyle bakalım hoca, nasıl saha içinde kalınıyormuş" diyerek hakem hatalarını es geçmesini unutamıyordu. "Bundan sonra başınızdayım. Haydi bakalım... Artık idmanlara da geleceğim. Bakalım kim çalışıyor, kim çalışmıyor" diyerek sopasını gösterdi.
FUTBOLCULAR SAHİP ÇIKTI
Dediğini de yaptı. İdman saatlerine kimi zaman karıştı, kimi zaman 'Çok pas yapın' diye futbolcuları uyardı. Hatta taktikler verdiği bile oldu. Artık herkes başkana alışmıştı. Ayda bir uğradığında herkes çekinirdi ama son 2 ayda gelmediği gün aranır hale bile geldi. Neden mi? Futbolcular ne sıkıntısı varsa başkanıyla direkt temas kurabiliyordu.
Kime bağırırsa "O bizim babamız" deniyordu. Prim vermediği zaman bile “Olsun” diyordu futbolcular. Başkan da oyuncu grubunun duruma el koymasını ve şampiyonluğa sahip çıkmasını istiyordu. Son hamleleri beraberinde şampiyonluğu da getirdi.