Geri
İleri    
Haber Tarihi: 02.06.2023 13:07 - Güncelleme Tarihi: 02.06.2023 13:07

Dolar yükselir mi, artacak mı, düşer mi? 2023 dolar tahmini

Dolar yükselir mi, artacak mı, düşer mi? sorusu son günlerin en çok konuşulan konusu olurken, uzmanlar tabiri caizse bas bas bağırıyor. Aslında uzmanlara gerek yok 'look at the tabela' misali zaten dolar fiyatlamaları kendini gösteriyor. Hem bankaların uygulamaların 'açılan aralar', hem Kapalıçarşı'da olanlar gündemden düşmüyor, gözleri dolardan ayırmıyor. Peki, dolar ne olur? İşte 2023 seçim sonrası dolar tahmini

Dolar yükselir mi, artacak mı, düşer mi? 2023 dolar tahmini
Herkesin aklında tek bir soru var: Seçimden sonra dolar ne olur, artar mı yükselir mi? Bankaların son dönemdeki dolar/TL tahminleri dikkat çekiyor. Seçimi mevcut iktidarın kazanması durumunda kurun yükseleceği görüşü hakimken, muhalefetin kazanması durumunda kurun geleceğiyle ilgili bankalar farklı tahminlere sahip. İşte 2023 seçim sonrası dolar tahmini
DOLAR NE OLUR, ARTACAK MI?
28 Mayıs'ta gerçekleştirilen Cumhurbaşkanı Seçimi ikinci turunun ardından tarihi zirvelerini gören döviz kurlarında artış sürüyor. Döviz kurları tüm zamanların en yüksek seviyelerini görerek rekorlarını bugün de yeniledi.Serbest piyasada 20,9180 liradan alınan dolar 20,9200 liradan satılıyor. Dolar kuru gün içinde 21,1651 TL seviyesine tarihi zirvesini yeniledi.

22,5340 liradan alınan Euro'nun satış fiyatı ise 22,5360 lira olarak belirlendi. Euro da gün içinde 22,7783 TL'ye çıkarak tüm zamanların en yüksek seviyesini gördü.

Dün doların satış fiyatı 20,8090 lira, Euro'nun satış fiyatı ise 22,3190 lira olmuştu.

GÖZLER KABİNEDE

Yatırımcılar, yeniden cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan'ın cumartesi gününe kadar açıklaması beklenen yeni kabineyi izliyor.
Reuters'ta önceki gün yer alan haberde, geçmişte AKP hükümetlerinde Maliye Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı görevlerinde bulunan Mehmet Şimşek'in kabinede yer almasının neredeyse kesin olduğu belirtilmişti.

Yetkililer, Erdoğan'ın Şimşek için cumhurbaşkanlığı yardımcılığı görevini düşündüğünü ancak Şimşek'in "icranın doğrudan başında olmayı" tercih ettiği için Hazine ve Maliye Bakanı olabileceğini belirtmişlerdi.

REZERV ENDİŞESİ
Bankacılar, dolar/TL'nin mevcut politikada daha fazla rezerv kaybı yaşanmaması için daha da yükselmesi gerektiğini belirtiyor.

Merkez Bankası'nın geçen haftaki brüt rezerv kaybı 3,1 milyar dolar, net rezerv kaybı 4,2 milyar dolar oldu. Bankanın seçim öncesindeki beş aylık rezerv kaybı 30 milyar doları aştı.

Bankanın swap ve Hazine dövizi hariç net döviz pozisyonu 25 Mayıs'ta -75 milyar dolara geriledi.


Seçimden sonra dolar ne olur, yükselir mi?


Ekonomist Mahfi Eğilmez'in kendi sitesinde 'Seçime giderken sorular ve yanıtlar' başlığıyla yayınlanan yazısı şöyle:

Aslıda sorunun doğru şekli seçimden sonra Türk Lirası daha da değer kaybeder mi şeklinde olmalıdır. Döviz kurları seçime yaklaşılırken yükselmeye başlamış görünüyor. Bunu normal karşılamak gerekir. Çünkü insanlar belirsizliği sevmezler, tedirgin olurlar. Tedirginlik dövize ve altına talebi artırır, dolayısıyla döviz kuru ve altın fiyatı yükselir. Seçimden sonra Türk Lirasının yabancı paralara karşı değer kaybedip kaybetmeyeceği sorusunun yanıtı büyük ölçüde seçimi kimin kazanacağı ne neler yapacağıyla ilgilidir. Türkiye'de mevcut iktidar birçok alanda ve o arada ekonomide inandırıcılığını yitirmiş olduğu için seçimi kazanırsa uyguladığı yanlış ekonomi politikasından vazgeçip doğru politikalara döneceğini açıklasa bile uzun süre inandırıcılık sorunu yaşayabilir. Muhalefetin bu konuda bir üstünlüğü olmakla birlikte seçimi kazanırsa, yapacağı atamalar, yapısal reformlar konusunda girişeceği eylemler inandırıcılığını belirleyecektir. Dolayısıyla bu sorunun yanıtı seçimden sonra neler yapılacağıyla bağlantılıdır.

Seçim sonrası ekonomi politikası değişir mi, değişirse ne yönde değişir?

Seçim sonrası ekonomi politikasının değişip değişmeyeceği sorusu seçimi hangi ittifakın ve önemlisi Cumhurbaşkanı adayının kazanacağına göre yanıtlanması gereken bir soru. Dolayısıyla ilk yanıtlanması gereken soru şudur: Seçimi kim kazanır? Burada bir tahmin yapmaktansa (onu siyaset bilimcilere ve anket firmalarına bırakalım) soruyu iki olasılık için de yanıtlayalım. Seçimi mevcut iktidar ve Cumhurbaşkanı kazanırsa mevcut politika devam eder. Daha doğrusu mevcut politikasızlık devam eder, çünkü bugünkü durumda ortada herhangi bir politika bulunmuyor. Ekonomi modelimiz de olmayan ekonomi politikasından esinlenerek 'kervan yolda dizilir' modeline dayanıyor. Seçimi muhalefet kazanırsa, bugüne kadar yaptıkları açıklamalara, hazırladıkları ortak mutabakat metnine bakarak yeni bir ekonomi politikasının devreye girmesini bekleyebiliriz. Yeni bir ekonomi politikası eğer ekonomiyle ilgili olanların yanı sıra hukuk reformu, eğitim reformu, siyasal partiler reformu, tarım reformu gibi yapısal reformlara dayanarak yola çıkarsa başarılı olur. Bunları kısa sürede yürürlüğe sokamazlarsa başarılı olamaz.  

Faiz artırılırsa kriz çıkar mı?

Her şeyden önce şunu net bir şekilde ortaya koyalım: Türkiye bugün zaten bir krizin içinde. Ama insanlar 2001 krizinde olduğu gibi işsiz kalmadıkları ve düşük faiz nedeniyle yüksek kârlar sağlayan şirketlerin çalışanlarına yaptıkları ücret artışları nedeniyle krizin farkında değiller. Türkiye, bir çeşit 'ertelenmiş kriz' yaşıyor. 'Gelecekte daha pahalı olacak' endişesiyle öne çekilmiş tüketim, ekonomiyi canlı tutarak yaşanan krizin fark edilmesini engelliyor. Krizin gerçekten farkına varılması seçimden sonra olacak. Bugün mevduata verilen faizler, enflasyonun 30 puan altında. Öte yandan kredi faizleri de enflasyonun 15 – 20 puan altında. Ne var ki bankalar kredi kullandırmak istemiyorlar. Çünkü biliyorlar ki faiz artarsa düşük faizle kullandırdıkları krediler sorun olacak.

Faiz, doğru yaklaşımla artırılırsa kriz çıkmaz. Buna karşılık tek başına faiz artırımı sorunları çözemez sadece atılacak diğer adımlar için zaman kazandırır. O nedenle faiz artırımıyla birlikte yapısal reform hareketinin başlatılması şart. Faizi öyle tek hamlede enflasyon düzeyine yükseltmek kriz çıkarabilir. Çünkü düşük faize bağlanmış birçok işlem, kuruluş ve karar var ortada. Faizleri yavaş yavaş artırmak ve enflasyon düşürülene kadar artırmaya devam edileceğini vurgulamak en doğru yaklaşım olur. Kuşkusuz bunları tam anlamıyla bağımsız kılınmış bir Merkez Bankası ve yeni bir kadroyla yapmak gerekir. Bu tür kararları alıp uygularken kişilerin ve kurumların itibar sorunu olmamalıdır.   

Doğru politikalar uygulanırsa dışarıdan kaynak gelir mi?

Eğer doğru ekonomi politikalar uygulamaya sokulur ve bunlar sosyal ve siyasal yapısal reformlarla desteklenirse dış kaynak gelir. Çünkü yabancı yatırımcı açısından bilinirlik ve istikrar en önemli faktörlerdir. Türkiye'nin bugünkü görünümü, yabancı yatırımcı açısından, istikrarsız bir ülke görünümüdür. Ülke risk primini gösteren CDS priminin dünyanın en riskli ülkeleriyle aynı kategoride olması dışarıdan bakıldığında ülkenin nasıl göründüğünün göstergesidir. Çoğu kez hukukun üstünlüğü ve demokrasi eksikliğinden söz edildiğinde "Çin'de hukukun üstünlüğü de demokrasi de yok ama dünyanın yabancı yatırımını çekebiliyor" diye itiraz edenler olur. Tekrar söyleyeyim: Yabancı yatırımcı bilinirlik ve istikrar ister. Çin'de hukukun üstünlüğü ve demokrasi hiçbir zaman olmadı. Yabancı yatırımcı için bu bilinen ve istikrar olarak kabul edilen bir durum. Bugün Çin, demokrasiye geçip hukukun üstünlüğü için adımlar atsa bilinirlik ve istikrar ortadan kalkacağı için yabancı yatırımlar muhtemelen düşer. Türkiye ise bu iki meselede yıllardır batı dünyasını örnek alarak ilerlemeye çalışırken birden bunlardan vazgeçince bilinirliğini ve istikrarını kaybetti. Bunları yeniden yerine oturtmak o kadar kolay değil. Ama bu yolda adımlar atılmaya başlanırsa, özellikle Avrupa Birliğiyle ilişkiler yeniden canlandırılır, ekonomiyle ilgili olduğu kadar sosyal ve siyasal alanlarda da reformlar hızla başlatılırsa dışarıdan kaynak girişi başlar.  

IMF ile program yapıp para almak mümkün müdür?

Türkiye, IMF'nin üyesidir ve IMF, kendisinden destek isteyen üye ülkeleri reddetmez, üzerinde karşılıklı olarak anlaşılmış bir program için destek verir. IMF'den alınacak destek, piyasadan alınabilecek borçtan daha yüksek miktarda ve daha ucuza mal olacağı için önemlidir. IMF ile yapılacak bir program yatırım yapmak ya da borç vermek isteyip de riskten çekinen yabancılar için bir çeşit garanti görevi göreceği için ülkeye kaynak girişini artırır. Ne var ki bu noktada siyasetçilerin halkta yarattığı IMF imajının kötülüğü, bu yola gidilmesini zorlaştıran bir meseledir. Siyasetçiler, popülizme saparak bozdukları ekonomiyi düzeltmek için gelen IMF'ye geçmişin faturasını ve kendi günahlarını yüklerler, halkı da buna inandırmayı başarırlar. Böylece insanlar IMF'nin gelip durduk yerde kendilerine acı ilaç içirdiğini, kemer sıktırdığını düşünür ve IMF'yi lanetlerler. İşler biraz düzelince siyasetçiler IMF'yi gönderir ve düzelen ekonomiyi kendileri düzeltmiş gibi takdim ederler. Bu, bize benzeyen ülkelerde hiç şaşmayan bir gerçektir. O nedenle IMF ile program yapmak bir zafiyet olarak görülür. Oysa asıl üzerinde durulması gereken konu ülkeyi IMF'ye götürmek değil ülkeyi IMF'den destek isteme aşamasına kimin hangi yanlışlarla getirdiği meselesinin ortaya çıkarılmasıdır.

Haber ile daha fazlasına ulaşın:

SON HABERLER

Sporx Anasayfasına Dön yukarı ok
function stoperror(){return true} window.onerror=stoperror;