Geri
İleri
Sporx'e ücretsiz abone ol, ilk bilen sen ol!
New York Times: "UEFA'dan Manchester City'e darbe: En az 1 yıl men!"
|| Son güncelleme
İngiltere Premier Lig'in şampiyonu Manchester City, Avrupa futbolunun finansal düzenleyicileri tarafından sıkı soruşturma altına alındı. Bu soruşturma sonucunda Manchester City'nin Şampiyonlar Ligi'nden ihracının söz konusu olduğu belirtildi.
İngiliz futbol otoriteleriyle birlikte hareket eden UEFA yetkililerinin, aylardır süren Manchester City soruşturmaları ve ortaya çıkan son belgeler ışığında hareket ettikleri belirtildi. İki hafta önce İsviçre'nin Nyon kentinde toplanan UEFA Finansal Kontrol Kurulu üyeleri ve özel hesap uzmanlarının bir analiz yaptığı ve kulübün UEFA kurallarını bilerek çiğnediği şüphesini güçlü bir şekilde taşıdıkları kaydedildi.
MANCHESTER CITY EN AZ 1 YIL MEN EDİLECEK!
Kurul toplantısı sonrası New York Times'ın kurul üyelerinden aldığı bilgiye göre; Manchester City en az 1 sezon UEFA'dan men edilecek! Ceza ile ilgili bilinmezliğin ise hangi sezona ilişkin verileceği yönünde olduğu kaydedildi. Şampiyonlar Ligi'nde kulüplere verilecek hakların haziran ayında belli olacağı ve bu nedenle cezanın 2020/21 sezonunda başlayabileceği ifade edildi.
Manchester City sahiplerinin ve idarecilerinin alınabilecek bu karardan haberdar olduğu ve güçlü bir hukuk heyetiyle olası cezaya itiraza hazırlandıkları bilgisi verildi. City'nin ilk itirazı UEFA'ya, ikinci itirazı ise CAS'a yapacağı kaydedildi.
"FİNALSAL RAPORLAR EKSİKSİZ VE YASAL"
Manchester City, New York Times'ın haberinin ardından bir açıklama yayınladı ve iddiaların gerçeği yansıtmadığını ifade etti.
Manchester City'nin resmi internet sitesinden yaptığı açıklamada, "New York Times'ın haberinde, "davaya yakın insanlar" diye birilerinden bahsedilmesi oldukça rahatsız edici. Soruşturmayı sürdürenlerin kulübümüzün repütasyonuna ve pazardaki yerine zarar verecek insanlar olmadığına inancı tam. Manchester City'nin yayınlanan finansal raporları eksiksiz, yasal ve regülasyona uygun. Finansal açıdan düzensizlikler olduğu suçlaması yanlış ve bunun kanıtları da kurula iletildi. UEFA, 7 Mart'ta tarafımıza yaptığı bildiride 'Kulüp hakkında tüm soruşturmalar tamamlanmıştır.' ifadelerini kullanmıştır" ifadeleri yer aldı.
CEZAYI GETİREN FOOTBALL LEAKS BELGELERİ
"Manchester City'nin başarısının arkasındaki kirli gerçekler!"
Alman Der Spiegel, internet sitesinden Football Leaks ile ilgili belgelerin Manchester City ile ilgili olan kısımlarını 4 parça halinde yayınlayacağını açıkladı.
"Kuralların, Milyonların Yardımıyla Eğilip Bükülmesi" başlıklı 1. bölümün çevirisi şu şekilde:
"1880'lere kadar geri gidildiğinde Bölge Papazı'nın kızı Anna Connell, Manchester'da işsizleri ve en alt sınıftan işçileri alkolden uzak tutmak amacıyla bir kulüp kurdu, o kulüp şu an Abu Dabili Al Nahyan ailesi tarafından kontrol ediliyor. Deve sahiplerinin ve inci avcılarının yer aldığı bu klan, palmiye ağaçlarının serinliğinde kerpiç evlerde yaşıyor. 128 yıl sonra, Eylül 2008'de İngiltere'nin kuzeyinin kapitalist merkezinde multimilyarlık petrol hanedanı Al Nahyanlar, kendi yollarını çizmenin bir yolunu buldu. Ve sonuçları dramatik oldu.
Bir zamanlar Mancester'ın doğusunun bu vasat kulübü, Abu Dabi'nin fantastik yatırımları ve reklamlarıyla birlikte Premier Lig'in en iyi takımı haline dönüştü. Kevin de Bruyne ve İlkay Gündoğan gibi rafine stratejist futbolcular, Leroy Sane gibi ışıltılı yıldızlar ve dünyanın en iyi antrenörü Pep Guardiola sayesinde bunu başardılar. Bu bir yönden bir başarı hikayesi.
Muhbir platform Football Leaks ve onun elde ettiği belgeler sayesinde, takımın başarısının arka planındaki kirli taktikler ortaya çıktı.
Abu Dabili kulüp sahipleri, Manchester'da yeni bir dönemin başladığını söylediler. Takım, orijinal olarak endüstri devrimindeki şirketlerin acımasızlığı ve kural tanımazlığını refere etti. Ayrıca, futbol dünyasına da girmek istedi. Abu Dabi Şeyhi'nin kulübü satın almasından bu yana Manchester City Avrupa futbolunun zirvesine çıkmayı ve global, kar edebilen bir futbol imparatorluğu kurmak için kuralları dinlemedi. Kulübün elde ettiği zaferler, yalanlarla gerçekleşti.
City'nin zirve tırmanışının gerçek hikayesi politik etkiler ve ekonomik vurdumduymazlık sayesinde gerçekleşti ve günümüz futbol işini anlayan herkesi etkiledi.
BÖLÜM 1: ŞEYHİ ALDATMAK
"Aguueeerrooooooo!" Çok uzun süren bir çığlık, bir isim. Bir ikon. 13 Mayıs 2012'de spiker Martin Tyler attığından beri her Manchester City taraftarı, bu çığlığı hatırlar. Her 'Cityzen' (Manchester City taraftarı), bu değerli anı hatırlar ve 93. dakika 20. saniyede gelen bu golle Manchester City, 44 yıl aradan sonra ilk kez şampiyon oldu.
Rakipleri, küme düşme adayı Queens Park Rangers, maçta üstünlüğü elinde taşıyordu. 90. dakikada bittiğinde şehrin diğer takımı Manchester United şampiyonluğu kazanmıştı. 91. dakikada 14. saniyede Edin Dzeko, skoru eşitledi. Yalnızca, iki dakika sonra Aguueeerrooooooo topu ağlara gönderdi ve şampiyonluğu takıma getirdi.
Bu 126 saniye kulübün duygusal olarak miti oldu. Manchester City taraftarları için bu bir futbol mucizesiydi. Kulüp içinse olması zaman alan bir süreç. Kulübe yatırım yapan Mansour bin Zayed Al Nahyan, kulübü aldığından bu yana transfer rekorları kırmış, rekabetin bazı ilkelerini hiçe saymıştı. Takımın gücünün arkasındaki petrol zenginliği, sponsorluk anlaşmalarında kendini göstermişti. Fakat, gizlice yapılan bu anlaşmalar, kamuoyu önünde hep reddedilmişti.
Manchester City, Etihad Stadium'da oynuyor ve takımın formasındaki sponsor Etihad. Mansour'un üvey kardeşinin yönettiği Abu Dabi merkezli bir havayolu şirketi. Abu Dahi telekomünikasyon şirketi Etisalat ve Abu Dabi turizm şirketi de kulübün sponsorları arasında. Ayrıca, yine aynı grubun sahibi olduğu Abu Dabi yatırım şirketi Aabar, UniCredit ve Virgin Galactic de öyle.
İngiliz futbolu, asla bu büyüklükte bir yatırım görmedi. Kulübün yöneticilerinin bildiği gerçek rakamlar ise çılgın seviyede. 10 Mayıs 2012 tarihli gizli bir belgede 'Kulüp sahibinin yatırım özeti" belgesinde görülüyor, tam olarak Sergio Agüero'nun o golünden 3 gün önce. Mansour, o gün 3 yıl 8 aydır kulübün sahibiydi ve yapılan hesaplamalara göre Abu Dabi'den kulübe aktarılan paranın toplamı 1.3 milyar Euro'ydu (1.1 milyar Pound).
Mayıs 2012'de yapılan yatırımların özeti (milyon Pound)
Satın Alma Ücreti: 100
Komisyon Ücreti: 50
Oyunculara Yapılan Yatırım: 446.9
Tesislere Yapılan Yatırım: 63.9
Kulüp Bilançosuna Yapılan Yatırım: 37.5
Abu Dabi Sponsorluk Anlaşmaları: 149.5
Operasyon Zararları için Aktarılan Para: 216.8
Std Bank ve WIL'e Ödenen Kredi Borçları: 46.5
Toplam: 1.111,1
Bunu açıklamak için, "Aguueeerrooooooo"ya, takımın yeni doğuşuna geri dönüyoruz. Tribünlerde yetişkin erkekler gözyaşları içerisinde, oyuncular mavi bir denizin içerisinde zeminde coşkuyla seviniyorlar. Kenarda ise 47 yaşında şık bir takım elbise içerisinde bir adam var, omuzlarında İtalyan bayrağını taşıyor, antrenör Roberto Mancini. 3 kez İtalya şampiyonu, 4 kez İtalya kupası galibi ve multimilyonlar harcanmış Manchester City'nin şampiyonluk sezonunda lider. Bir diğer lider Agüero'ydu.
MANCINI, HIRSLARIN KURBANI OLDU
Mancini, neredeyse yarım yüzyıl sonra Manchester City'e ilk şampiyonluğunu kazandırdı. Ancak, patronunun hırslarının da kurbanı oldu. Sadece 1 yıl sonra, takım şampiyonluk ünvanını koruyamadığı için Mancini görevinden alındı. Sahibin mantığı çok açıktı, başarılı olamıyorsa değiştirilir. Fakat, yeni bir problem ortaya çıkmıştı. UEFA'nın ortaya koyduğu ve açıkladığı yeni Finansal Fair Play kuralları. Mancini'ye kapı gösterildikten birkaç hafta sonra ortaya çıkan bir bütçe denklik kuralıydı. Kuralların çıkmasının ilk ve en büyük sebebi, Avrupa futbol birliğinin kulüplerin çok fazla borçlanmasını ve iflas etmesini istememesiydi. İkinci olarak UEFA, Avrupa futbol liglerinde rekabetin kaybolmasından endişeleniyordu. Kulüplerin, kazandığından daha fazla harcamamasını istiyordu.
Manchester City, ilk sezonunda UEFA'ya FFP kuralından 9.9 milyon Pound'luk bir sapma olacağını iletti. Manchester City CFO'su Jorge Chumillas, bir elektronik posta kaleme aldı. "Bu sapma, Roberto Mancini'nin kontratının feshedilmesi nedeniyle oluşmuştur. Abu Dabi ile yapılacak sponsorluk anlaşmasından gelecek paralarla bu fark kapatılacaktır."
Bu elektronik postada görüldüğü üzere, kulüp işleri diğer kurallara uyan kulüplerden daha farklı bir şekilde halledecektir. Normalde bir futbol kulübü şöyle yapardı; futbolcuları daha başarılı olmaya çalışırdı, seyircileri daha fazla stadyuma çekmenin yollarını arardı, daha çok ürün satar, TV'de daha fazla görünmenin yollarını arar ve potansiyel sponsorların ilgisini çekmeye gayret gösterirdi. Bu sponsorlar, kontratların altına imza atardı ve bir kulübe verilen rayiç rakama göre bir para verirdi. Bu para, takımın sezonluk bütçesinin bir parçası olur ve futbolcu transferinde kullanılırdı. Eğer, kulübün planları işe yaramazsa kulüp sezon sonunda zarar eder ve giderlerini kesmek, azaltmak zorunda kalır.
MANCHESTER CITY NORMAL BİR KULÜP DEĞİL!
Manchester City, normal bir kulüp değil. Borç veya zarar mı? Mevzubahis değil. Eğer kısa dönemli bir sorun varsa kulüp sahibinin ülkesinden sponsorluk anlaşmasıyla daha fazla para getirilir. UEFA'nın kuralları gereği Manchester City yönetimi birkaç yaratıcı çözüm bulmuştu. "Geriye dönük tarihli sponsorluk anlaşması yapılır ve bununla birlikte gelecek 2 sezonun sponsorluk paraları şimdiden ödenir." Bunu öneren yönetici Simon Pearce'tı. CEO Ferran Soriano, ayrıca henüz kazanılmamış şampiyonlukların ve kupaların dahi bonuslarını ödettirmişti. Henüz kazanılmamış ve hiç kazanılmayan Federasyon Kupası primi bile...
Sezonun bitmesinden 10 gün sonra, Chumillas pazarlıkların sonuçlarını açıklayan bir rapor yazdı ve sponsorluk anlaşmalarının rakamlarını belirtti. Etihad, aniden 1.5 milyon Pound daha zam yapmıştı. Aabar'dan yarım milyon daha para gelmişti. Abu Dabi Turizm'den 5.5 milyon Pound'luk yeni bir ödeme daha yapılmıştı. Sezon başında söz verilen bütçe denkliği sağlanmıştı.
Kulüp ve sponsorları, sadece anlaşmaları manipüle ediyordu. Chumillas, iş arkadaşı Simon Pearce'tan Abu Dabi'den gelecek ödemelerin tarihlerini öne çekmesini istemişti. Cevap elektronik postası gelmişti: "Elbette, nasıl istersek öyle yaparız!"
Bu hareketlilik, 2013 yazında şüpheleri doğuşmuştu ve Abu Dabi merkezli şirketlerin Manchester City yetkilileriyle bağımsız sponsorluk anlaşmaları yaptığı açıklanmıştı. Nisan 2010'a geri döndüğümüzde Pearce, Aabar ile pazarlık yapıyordu. kulüp sahibine dedikoduların ortaya çıktığına dair elektronik posta yazıyordu. Kağıtta yazan anlaşmaya göre, Aabar 15 milyon Pound ödeyecekti. Fakat, gerçek bu değildi. Pearce'ın elektronik postasında, "Tıpkı konuştuğumuz gibi, Aabar'dan 3 milyon alacağız." yazıyordu. "12 milyon Pound ise Hazretlerin (Editör Notu: Şeyh Mansour) diğer alternatif kaynaklarından ödenecektir." diye belirtiliyor. Pearce, bu cümleyi birçok kez tekrarlıyordu. Fakat, kamuoyu önünde reddediyordu. Hazretlerinin, yani Şeyh Mansur kendi cebinden parayı ödeyecekti.
Bu durum, açıkça UEFA'nın belirlediği Finansal Fair Play kurallarının ciddi şekilde ihlal edildiğini gösteriyor. Eğer, kulüp Şeyh'in parasıyla çılgınlar gibi alışveriş yapıyorsa, bu bilançoda kırmızıyla (zarar) gösterilmeliydi. Ancak, sponsorluk paralarıyla transfer yapıyorsa bu zarar değildi ve Manchester City'nin korkmasına gerek yoktu.
MANCHESTER CITY, FFP'Yİ AYAKLARININ ALTINDA EZDİ
Manchester City'nin finansal raporları, bir yalanlar ağı! Finansal Fair Play kurallarını ayaklarının altında eziyorlardı. Etihad Havayolları, dünyanın en büyük hava yolu şirketlerin
den biri, ayrıca bu oyundaydı. Stuart Pearce, attığı postada, "Etihad'ın direkt katkısı hala 8 milyondur." yazıyordu. Ancak, bilançoda belirtilen rakam ise 35 milyon Pound'tu.
Peki bu durum pratikte nasıl işe yaradı? Etihad gibi şirketler Abu Dabi Birleşik Grup'tan gelecek onayı bekledi. Tüm bu şirketler, Şeyh Mansur'undu ve ayrıca o Manchester City'nin de sahibiydi, gereken miktarda parayı takıma bağladı. Finans Direktörü Andrew Widdowson, elektronik postasında, "Paralar, partner şirketlerden aktarıldı ve doğruca kulübe verildi." Bu işlerin nasıl yürüdüğünü gösteriyor. 2015'te açıklanan rakamlara göre; Etihad kulübe yıllık olarak 67.5 milyon Pound veriyordu. Fakat, CFO Chumillas, Pearce'a şöyle yazıyordu: "Lütfen 67.5 ile ilgili şöyle not al, 8 milyonu direkt olarak Etihad'dan, geri kalanı ise Abu Dabi Birleşik Grup'tan alınacak."
Fakat, gazeteciler bu kontratlar ile ilgili Etihad Havayolları'na sorular sorduğunda her zaman sorumlu ve hesap verilebilir bir bütçeleri olduğunu söylediler. Havayolu şirketi, 2009'dan beri Manchester City'nin ana sponsoru olmaktan gurur duydukları cevabını verdi. Aabar ve Abu Dabi Turizm ise bu sorulara cevap dahi vermediler.
Manchester City'nin paraları, Abu Dabi merkezli şirketlerin sponsorluklarıyla ve Şeyh Mansour'un 'alternatif kaynaklar'ından gelen parayla sağlandı. Fakat, kamuoyu önünde bu söylenenleri sert bir dille reddettiler. Bayern Münih Başkanı Uli Höeness'in söylediği gibi kulüp benzin pompalarından gelen parayla en pahalı transferleri cesurca gerçekleştirdi. "Neredeyse şahsi bir kulüp haline gelmiş ve Abu Dabi tarafından, yani Şeyh Mansur tarafından kontrol ediliyor."
CITY'NİN FELSEFESİ: "YAKALANANA KADAR HİLE"
Khaldoon Al Mubarak, kulübün felsefesini bir noktada açık etmişti zaten: Yakalanana kadar hile yap!
Öte yandan, Martin Tyler "Aguueeerrooooooo!" diye bağıradursun, bu sırada iç hesaplamalara göre Abu Dabi'den gelen sponsorluk paraları 127.5 milyon Pound'a ulaşmıştı ve sürekli para pompalanıyordu. Dünyada hiçbir spor kulübü rekabette bu denli büyük avantaj sağlamıyordu kendine, belki bir diğeri, Katar merkezli olanı, Paris Saint-Germain.
MANCHESTER CITY, FUTBOLUN DÜŞMANIDIR
PSG ve Manchester City, UEFA ile 2014 yılında anlaşma masasına oturdular ve kuralların çiğnenmesinden ötürü Şampiyonlar Ligi'nin dışında kalmayı konuşuyorlardı. Kuralları hiçe sayan anlaşmalar ve devlet kontrollü sponsorlarca şişirilmiş rakamlar ile ihlal edilen kurallar nedeniyle cezayı düşünüyorlardı. Ardından, Körfez merkezli iki kulüp UEFA'yı tehdit etmeye başladılar ve sonucunda iki tane zayıf anlaşma yapıldı. Ayrıca, futbol federayonları da ne kadar aldatıldıklarını bilmiyorlardı. Manchester City, gerçek giderleri saklayan bir bilanço daha yapmıştı.
Bu inanılmaz bir olay ve Britanyalı vergi mükelleflerinden toplanan milyonlarca poundu batıran hükümet partisi ve İzlanda'da finansal krize neden olan bankaların yaptıkları gibi bir olay.
Manchester City, açıkça futbolun evrensel düşmanıdır.
"Manchester City'nin 'Büyük Yay Projesi'nin sırrı"
Der Spiegel'in Manchester City ile ilgili iddialarını sıraladığı yazı dizisinin ikinci bölümü olan "Büyük Yay Projesinin Sırrı!"nın çevirisi:
"Futbolda ölümsüzlüğün yolları bu sezon zorlu başlıyor, soğuk, ıslak bir Eylül akşamı var Doğu Manchester'da. Man City Stadyumu'nda tüm biletler satılmamış, birçok VIP locası boş, sahada da sürpriz bir sonuç var. Şampiyonlar Ligi grup maçlarının ilkinde Olimpik Lyon'a karşı beklenmedik bir mağlubiyet, moral bozucu bir yenilgi, Fransızlar 2-1'lik skorla kazanıyor. Manchester Cityli taraftarlar, 80. dakikada stadyumu boşaltmaya başlamışlardı bile.
Geçen sezon, yıldız antrenör Pep Guardiola ve takımı birçok Premier Lig rekorunu darmadağın etmişti. Daha önce hiçbir takım bu kadar çok gol atmamış, puan toplamamış ve galibiyet elde edememişti. Fakat, Şampiyonlar Ligi çeyrek finalindeyse Pep'in takımı, Liverpool'a eleniyordu. Gerçek şu ki, City hiçbir zaman Şampiyonlar Ligi finaline yükselemedi. Futbolun panteonuna girebilmek için kulüp bu kupayı da mutlaka kazanmalı. Guardiola'nın kontratında bile bu kupa için tam 2 milyon Pound'luk bir bonus var.
Hatırlayanlar olacaktır, Manchester City UEFA'dan o heybetli gelirleri elde edemiyor. UEFA'nın verdiği bir ceza bu. Yıllar boyunca Manchester City taraftarları, ne zaman Şampiyonlar Ligi müziği çalsa ıslıkladılar. UEFA'nın kendilerini kurban ettiğini hissediyorlardı. Takıma 2014'te FFP kurallarını çiğnediği için haksız bir ceza verildiğini düşünüyorlardı.
Ortaya çıkan belgeler ise UEFA'nın Manchester City'e merhametliden de öte bir yaklaşım gösterdiğini ortaya koyuyor. Avrupa Futbol Birliği, City'nin ne yaptığının farkındaydı ve ufak cezalarla durumu idare etti. UEFA, cezayı 2014'te vermişti. Fakat, Manchester City'nin aldatmacası çok daha eskiye gidiyordu, Şeyh Mansour'un kulübü aldığı 2008 yılına.
Abu Dabi'den gelen patron 2008'de kulübü satın aldığında, Manchester City çok kötü durumdaydı. 40 yıldan fazladır Premier Lig'i kazanamıyordu ve Manchester United'ın altında şehrin ikinci takımı olarak eziliyordu. Fakat, yeni stratejilerini hemen uygulamaya başladılar. Takım rekabet edebilecek seviyeye gelene kadar amansızca para pompala. Şeyh Mansour'un geldiği ilk iki yılda kulüp yeni oyuncular için transferde 300 milyon Euro'dan fazla para harcadı. Şeyh Mansour'un yöneticileri, takıma birinci sınıf oyuncuları transfer ederek kadroyu baştan aşağı değiştirdiler.
Fakat, bir problem vardı: UEFA'nın FFP kuralları, kulüplere isteyebildikleri kadar harcamayı yasaklıyordu. En kötü senaryoda, kulüpler FFP kurallarına uymazsa Şampiyonlar Ligi dahil UEFA turnuvalarına alınmıyordu. UEFA Başkanı Michel Platini, "Kurallara uymayan kulüplere taviz vermeyiz." diyordu.
Bu durumun Manchester City yöneticilerini rahatsız etmesine şaşmamalı. Tüm stratejileri, 500 milyon Euro'luk yatı, kendi 2 helikopter pisti ve dünyanın en iyi arabalarından yüzlercesine sahip olan birinden kulübe para enjekte etmekti. Sadece Bugatti Veyron'dan bile 5 tanesine sahip olan birinden. Kulübün iç hesaplarına göre, böyle birinden ilk 4 yılda 1.1 milyar Pound para aktarmışlardı.
Kulüp yöneticiler, Ocak 2010'da yeni FFP kurallarının farkına vardılar, ki etkileri 2013'e kadar devam etti. Ardından iş planlarını değiştirdiler. Kulübün nerede sorunu varsa, oraya para enjekte etmeye devam ettiler. FFP kurallarının biri çok açıktı; City yeni para kaynakları yaratmalıydı ama bu kaynaklar Şeyh'in cebi olmamalıydı. Eğer zarar ediyorsa giderlerini azaltmalı, beklentileri düşürmeli ve bir futbol projesi ortaya koymalıydı.
Fakat hayır, eğer kendi futbol cennetinizi satın almak istiyorsanız, birkaç kuralı yırtıp atabilmeliydiniz.
2010 yazında Manchester City 140 milyon Euro'dan fazla para harcadı. 90 milyon Euro bir sonraki sene. Abu Dabili patron geldiğikten sonra Martin Petrov, Rolando Bianchi, Georgios Samaras gibi oyuncular satıldı. Yerine Sergio Agüero, Mario Balotelli ve Carlos Tevez gibiler aldı. FFP kurallarının uygulanmaya başlamasından 1 yıl önce, 2012'de, Manchester City'nin muhasebecileri alarmdaydı: "Eğer, kayda değer bir gelir artışı sağlamazsak, UEFA'nın belirlediği FFP kurallarına asla uyamayız. Bu kadar parayı bulmamızın imkanı yok."
Kulübün önde gelen idarecileri, bu felaketi önlemek için güçlerini birleştirdiler. Manchester City CEO'su Ferran Soriano, Avrupa Kulüpler Birliği (ECA) toplantısına gitti ve Avrupa'nın diğer büyükleriyle masaya oturdu. Herkese FFP kurallarının ne kadar iyi olduğunu ve buna sıkı sıkıya bağlı olmaları gerektiğini söyledi. Bazı kulüplere ise FFP ile ilgili tam tersi şeyler söyledi. Fakat, bunu hiçbir zaman alenen yapmadı. Soriano'ya şunları söylemiş, "Bunlarla savaşmalıyız. Bunu ortada görünmeden yapmalıyız. Bir noktada ortaya çıkarsak, futbolun evrensel düşmanı oluruz."
FFP KURALLARINI AŞMAK İÇİN ÇÖZÜM: BÜYÜK YAY
Kapalı kapılar ardında, FFP kurallarını aşmak için yaratıcı çözümler aramışlar. Bu projelerine de askeri bir isim koymuşlar: "Büyük Yay Projesi"
Manchester City Kulüp Avukatı ve Hukuk Danışmanı Simon Cliff, kendi içlerindeki bir e-posta yazışmasında, "Büyük Yay"ı şöyle tarif ediyor, "İngilizler bu silahı, Fransız askerlerini yenmek için Agincourt ve Crecy savaşlarında kullandı."
Manchester City yönetimi için düşman Michel Platini'ydi, UEFA'nın Fransız başkanı, onun imzasını taşıyan proje FFP.
"Büyük Yay Projesi", arkasından gelen yıllar boyunca Finansal Fair Play kurallarının diğer adı oldu. Soriano'nun liderliğinde Manchester City, kulüp içi giderleri kulüp dışıymış gibi gösterip, olan giderleri de kayıt dışı gelirleriyle karşılayan bir kulüp haline geldi.
YÜKSEK GİDERLERİ VE ZARARLARI UEFA'DAN GİZLE
Kulüp yöneticilerinin yaklaşımı şuydu, yüksek giderler ve zararlar varsa UEFA'dan gizle! Normalde profesyonel kulüpler, oyuncuların imaj hakları için bir miktar ödeme yaparlar. City ise bu imaj hakları için farklı ve zekice planlar ortaya koydu.İmaj giderlerini sıfırladılar. Dışarıdan para ödediler. 30 milyon Euro'dan fazla gideri kısmış oldular böylece. Fordham Spor Menajerlik Şirketi'ni kurdular ve ne zaman 'Büyük Yay Projesi' için bir şey gerekse bu şirket üzerinden hallettiler.
Yaptıkları anlaşma, gerçek olamayacak kadar iyiydi. Kulüp, yaratıcı bahaneler üretebilmesi için iki yeni danışmanı daha yönetime aldı; Jonathan Rowland ve babası David. Baba Rowland, yatırımcılarla yıllardır bağlantı halindeydi. Muhafazakar Parti'ye yıllar boyunca milyonlarca poundluk yardım getirmişti. Çok büyük bir serveti vardı ama yıllar boyunca Birleşik Krallık'ta doğru düzgün vergi ödememişti. Rowland, bugün bile Abu Dabi'nin taç giyen prensinin önemli bir dostu.
David Rowland ve oğlu Jonathan, İzlanda'daki finansal krizin sebeplerinden biri olan Kaupthing Bankası'nı satın almıştı. Ayrıca, Lüksemburg, Liechtenstein, Bahamalar, İsviçre gibi vergi cenneti ülkelerde bankaları vardı. Fordham'ın sahipleri, Manchester City oyuncularının imaj haklarını satın almıştı. Fakat, bu imaj hakları şirketinin Birleşik Krallık'ta iş yapabilme özgürlüğünün olması gerekiyordu. Bu nedenle Fordham'ı İngiliz Virjin Adaları'nda kurdular ve Rowland ailesine verdiler.
NEDEN BU KADAR GİZLİ İLİŞKİLER VAR?
Manchester City'nin iç belgelerinde bazı doğru anlaşmalar da var. Fordham Spor Menajerlik Şirketi ile Manchester City arasındaki ödemeler doğru şekilde yapılmıştı. Abu Dabi Birleşik Grup, parayı Rowlandlar'ın şirketlerine ödüyordu. Rowlandlar ise bu parayı oyuncuların imaj haklarını satın almak için kullanıyordu. Fordham bir nevi paravan şirketti ve Abu Dabi tarafından fonlanıyordu.
4 Nisan 2013'te Jonathan Rowland, Simon Pearce'a bir e-posta yazar, "Abu Dabidekiler'in tüm bu projenin arkasında durması gerekiyor, en önemli şey bu." Pearce'ın cevabı ise iç rahatlatıyor, "Operasyon giderlerin için size her yıl 11 milyon göndereceğiz." Burada 'biz'den kasıt, Manchester City'nin sahibi Şeyh Mansour ve şirketleri.
Ne David, ne de Jonathan Rowland, Fordham ile ilgili sorularımıza cevap vermeyi kabul etmedi.
MANCHESTER CITY'NİN CEVABI, TEHDİT ETMEK
Finansal Fair Play kurallarının devreye girdği ilk yılda, UEFA'nın müfettişleri Manchester City'nin muhasebe kayıtlarını incelediler. UEFA yetkilileri, Manchester City'nin FFP kurallarını ihlal ettiğini saptadı.Manchester City'nin buna cevabı ise UEFA'yı, müfettişleri ve ceza vermeye yetkisi olan herkesi şiddetli bir şekilde tehdit etmekti. UEFA Genel Sekreteri Gianni Infantino ile bir anlaşmaya varmak en büyük hedefleriydi. Manchester City'e zarar verilmesinin önüne geçmeye çalışıyorlardı.
UEFA ile yaptıkları görüşmelerde, Manchester City yetkilileri Fordham'dan bahsetmediler bile. Odaklandıkları ana nokta sponsorluk anlaşmalarıydı. Yani, kulüp sahte rakamlarla FFP kurallarını eğip bükmüştü.
Başka bir denetleme şirketi, Manchester City'nin Fordham ile yaptığı anlaşmaya UEFA adına dahil oldu. PricewaterhouseCoopers denetim şirketince yazılan raporda, "Manchester City için çok iyi bir anlaşma. Fordham'ın bu anlaşmayı nasıl kabul ettiği merak konusu." denilmiş. Kulübün avukatı Simon Cliff'e sorulduğunda ise yanıtı kısa oldu, "Yapılan anlaşmadaki ücretler doğrudur." Doğrusu ise şöyle olacaktı, kulüp Fordham'dan bu hakları ne kadara alacağına kendi karar verir.
Kulübe tüm bu belgelerle ile ilgili sorular sormak istedik ancak basın sözcüleri kısa bir yanıt verdi: "Kulübün imajını ve repütasyonunu yıkmak için organize bir plan olduğu açık!"
Fordham belgeleri, Manchester City'nin Finansal Fair Play kurallarına nasıl uymadığını gösteriyor. Manchester City yönetimi, süper zenginliklerini kulübe aktarmayı başarmışlar.
İngiliz futbol otoriteleriyle birlikte hareket eden UEFA yetkililerinin, aylardır süren Manchester City soruşturmaları ve ortaya çıkan son belgeler ışığında hareket ettikleri belirtildi. İki hafta önce İsviçre'nin Nyon kentinde toplanan UEFA Finansal Kontrol Kurulu üyeleri ve özel hesap uzmanlarının bir analiz yaptığı ve kulübün UEFA kurallarını bilerek çiğnediği şüphesini güçlü bir şekilde taşıdıkları kaydedildi.
--Haber reklamdan sonra devam ediyor--
Toplantıyı yöneten ve UEFA Finansal Kontrol Kurulu'nun başında yer alan Belçika eski başbakanı Yves Leterme'nin son sözü bu hafta içerisinde söyleyeceği ifade edildi.MANCHESTER CITY EN AZ 1 YIL MEN EDİLECEK!
Kurul toplantısı sonrası New York Times'ın kurul üyelerinden aldığı bilgiye göre; Manchester City en az 1 sezon UEFA'dan men edilecek! Ceza ile ilgili bilinmezliğin ise hangi sezona ilişkin verileceği yönünde olduğu kaydedildi. Şampiyonlar Ligi'nde kulüplere verilecek hakların haziran ayında belli olacağı ve bu nedenle cezanın 2020/21 sezonunda başlayabileceği ifade edildi.
Manchester City sahiplerinin ve idarecilerinin alınabilecek bu karardan haberdar olduğu ve güçlü bir hukuk heyetiyle olası cezaya itiraza hazırlandıkları bilgisi verildi. City'nin ilk itirazı UEFA'ya, ikinci itirazı ise CAS'a yapacağı kaydedildi.
"FİNALSAL RAPORLAR EKSİKSİZ VE YASAL"
Manchester City, New York Times'ın haberinin ardından bir açıklama yayınladı ve iddiaların gerçeği yansıtmadığını ifade etti.
Manchester City'nin resmi internet sitesinden yaptığı açıklamada, "New York Times'ın haberinde, "davaya yakın insanlar" diye birilerinden bahsedilmesi oldukça rahatsız edici. Soruşturmayı sürdürenlerin kulübümüzün repütasyonuna ve pazardaki yerine zarar verecek insanlar olmadığına inancı tam. Manchester City'nin yayınlanan finansal raporları eksiksiz, yasal ve regülasyona uygun. Finansal açıdan düzensizlikler olduğu suçlaması yanlış ve bunun kanıtları da kurula iletildi. UEFA, 7 Mart'ta tarafımıza yaptığı bildiride 'Kulüp hakkında tüm soruşturmalar tamamlanmıştır.' ifadelerini kullanmıştır" ifadeleri yer aldı.
CEZAYI GETİREN FOOTBALL LEAKS BELGELERİ
"Manchester City'nin başarısının arkasındaki kirli gerçekler!"
Alman Der Spiegel, internet sitesinden Football Leaks ile ilgili belgelerin Manchester City ile ilgili olan kısımlarını 4 parça halinde yayınlayacağını açıkladı.
"Kuralların, Milyonların Yardımıyla Eğilip Bükülmesi" başlıklı 1. bölümün çevirisi şu şekilde:
"1880'lere kadar geri gidildiğinde Bölge Papazı'nın kızı Anna Connell, Manchester'da işsizleri ve en alt sınıftan işçileri alkolden uzak tutmak amacıyla bir kulüp kurdu, o kulüp şu an Abu Dabili Al Nahyan ailesi tarafından kontrol ediliyor. Deve sahiplerinin ve inci avcılarının yer aldığı bu klan, palmiye ağaçlarının serinliğinde kerpiç evlerde yaşıyor. 128 yıl sonra, Eylül 2008'de İngiltere'nin kuzeyinin kapitalist merkezinde multimilyarlık petrol hanedanı Al Nahyanlar, kendi yollarını çizmenin bir yolunu buldu. Ve sonuçları dramatik oldu.
Bir zamanlar Mancester'ın doğusunun bu vasat kulübü, Abu Dabi'nin fantastik yatırımları ve reklamlarıyla birlikte Premier Lig'in en iyi takımı haline dönüştü. Kevin de Bruyne ve İlkay Gündoğan gibi rafine stratejist futbolcular, Leroy Sane gibi ışıltılı yıldızlar ve dünyanın en iyi antrenörü Pep Guardiola sayesinde bunu başardılar. Bu bir yönden bir başarı hikayesi.
Muhbir platform Football Leaks ve onun elde ettiği belgeler sayesinde, takımın başarısının arka planındaki kirli taktikler ortaya çıktı.
Abu Dabili kulüp sahipleri, Manchester'da yeni bir dönemin başladığını söylediler. Takım, orijinal olarak endüstri devrimindeki şirketlerin acımasızlığı ve kural tanımazlığını refere etti. Ayrıca, futbol dünyasına da girmek istedi. Abu Dabi Şeyhi'nin kulübü satın almasından bu yana Manchester City Avrupa futbolunun zirvesine çıkmayı ve global, kar edebilen bir futbol imparatorluğu kurmak için kuralları dinlemedi. Kulübün elde ettiği zaferler, yalanlarla gerçekleşti.
City'nin zirve tırmanışının gerçek hikayesi politik etkiler ve ekonomik vurdumduymazlık sayesinde gerçekleşti ve günümüz futbol işini anlayan herkesi etkiledi.
BÖLÜM 1: ŞEYHİ ALDATMAK
"Aguueeerrooooooo!" Çok uzun süren bir çığlık, bir isim. Bir ikon. 13 Mayıs 2012'de spiker Martin Tyler attığından beri her Manchester City taraftarı, bu çığlığı hatırlar. Her 'Cityzen' (Manchester City taraftarı), bu değerli anı hatırlar ve 93. dakika 20. saniyede gelen bu golle Manchester City, 44 yıl aradan sonra ilk kez şampiyon oldu.
Rakipleri, küme düşme adayı Queens Park Rangers, maçta üstünlüğü elinde taşıyordu. 90. dakikada bittiğinde şehrin diğer takımı Manchester United şampiyonluğu kazanmıştı. 91. dakikada 14. saniyede Edin Dzeko, skoru eşitledi. Yalnızca, iki dakika sonra Aguueeerrooooooo topu ağlara gönderdi ve şampiyonluğu takıma getirdi.
Bu 126 saniye kulübün duygusal olarak miti oldu. Manchester City taraftarları için bu bir futbol mucizesiydi. Kulüp içinse olması zaman alan bir süreç. Kulübe yatırım yapan Mansour bin Zayed Al Nahyan, kulübü aldığından bu yana transfer rekorları kırmış, rekabetin bazı ilkelerini hiçe saymıştı. Takımın gücünün arkasındaki petrol zenginliği, sponsorluk anlaşmalarında kendini göstermişti. Fakat, gizlice yapılan bu anlaşmalar, kamuoyu önünde hep reddedilmişti.
Manchester City, Etihad Stadium'da oynuyor ve takımın formasındaki sponsor Etihad. Mansour'un üvey kardeşinin yönettiği Abu Dabi merkezli bir havayolu şirketi. Abu Dahi telekomünikasyon şirketi Etisalat ve Abu Dabi turizm şirketi de kulübün sponsorları arasında. Ayrıca, yine aynı grubun sahibi olduğu Abu Dabi yatırım şirketi Aabar, UniCredit ve Virgin Galactic de öyle.
İngiliz futbolu, asla bu büyüklükte bir yatırım görmedi. Kulübün yöneticilerinin bildiği gerçek rakamlar ise çılgın seviyede. 10 Mayıs 2012 tarihli gizli bir belgede 'Kulüp sahibinin yatırım özeti" belgesinde görülüyor, tam olarak Sergio Agüero'nun o golünden 3 gün önce. Mansour, o gün 3 yıl 8 aydır kulübün sahibiydi ve yapılan hesaplamalara göre Abu Dabi'den kulübe aktarılan paranın toplamı 1.3 milyar Euro'ydu (1.1 milyar Pound).
Mayıs 2012'de yapılan yatırımların özeti (milyon Pound)
Satın Alma Ücreti: 100
Komisyon Ücreti: 50
Oyunculara Yapılan Yatırım: 446.9
Tesislere Yapılan Yatırım: 63.9
Kulüp Bilançosuna Yapılan Yatırım: 37.5
Abu Dabi Sponsorluk Anlaşmaları: 149.5
Operasyon Zararları için Aktarılan Para: 216.8
Std Bank ve WIL'e Ödenen Kredi Borçları: 46.5
Toplam: 1.111,1
Bunu açıklamak için, "Aguueeerrooooooo"ya, takımın yeni doğuşuna geri dönüyoruz. Tribünlerde yetişkin erkekler gözyaşları içerisinde, oyuncular mavi bir denizin içerisinde zeminde coşkuyla seviniyorlar. Kenarda ise 47 yaşında şık bir takım elbise içerisinde bir adam var, omuzlarında İtalyan bayrağını taşıyor, antrenör Roberto Mancini. 3 kez İtalya şampiyonu, 4 kez İtalya kupası galibi ve multimilyonlar harcanmış Manchester City'nin şampiyonluk sezonunda lider. Bir diğer lider Agüero'ydu.
MANCINI, HIRSLARIN KURBANI OLDU
Mancini, neredeyse yarım yüzyıl sonra Manchester City'e ilk şampiyonluğunu kazandırdı. Ancak, patronunun hırslarının da kurbanı oldu. Sadece 1 yıl sonra, takım şampiyonluk ünvanını koruyamadığı için Mancini görevinden alındı. Sahibin mantığı çok açıktı, başarılı olamıyorsa değiştirilir. Fakat, yeni bir problem ortaya çıkmıştı. UEFA'nın ortaya koyduğu ve açıkladığı yeni Finansal Fair Play kuralları. Mancini'ye kapı gösterildikten birkaç hafta sonra ortaya çıkan bir bütçe denklik kuralıydı. Kuralların çıkmasının ilk ve en büyük sebebi, Avrupa futbol birliğinin kulüplerin çok fazla borçlanmasını ve iflas etmesini istememesiydi. İkinci olarak UEFA, Avrupa futbol liglerinde rekabetin kaybolmasından endişeleniyordu. Kulüplerin, kazandığından daha fazla harcamamasını istiyordu.
Manchester City, ilk sezonunda UEFA'ya FFP kuralından 9.9 milyon Pound'luk bir sapma olacağını iletti. Manchester City CFO'su Jorge Chumillas, bir elektronik posta kaleme aldı. "Bu sapma, Roberto Mancini'nin kontratının feshedilmesi nedeniyle oluşmuştur. Abu Dabi ile yapılacak sponsorluk anlaşmasından gelecek paralarla bu fark kapatılacaktır."
Bu elektronik postada görüldüğü üzere, kulüp işleri diğer kurallara uyan kulüplerden daha farklı bir şekilde halledecektir. Normalde bir futbol kulübü şöyle yapardı; futbolcuları daha başarılı olmaya çalışırdı, seyircileri daha fazla stadyuma çekmenin yollarını arardı, daha çok ürün satar, TV'de daha fazla görünmenin yollarını arar ve potansiyel sponsorların ilgisini çekmeye gayret gösterirdi. Bu sponsorlar, kontratların altına imza atardı ve bir kulübe verilen rayiç rakama göre bir para verirdi. Bu para, takımın sezonluk bütçesinin bir parçası olur ve futbolcu transferinde kullanılırdı. Eğer, kulübün planları işe yaramazsa kulüp sezon sonunda zarar eder ve giderlerini kesmek, azaltmak zorunda kalır.
MANCHESTER CITY NORMAL BİR KULÜP DEĞİL!
Manchester City, normal bir kulüp değil. Borç veya zarar mı? Mevzubahis değil. Eğer kısa dönemli bir sorun varsa kulüp sahibinin ülkesinden sponsorluk anlaşmasıyla daha fazla para getirilir. UEFA'nın kuralları gereği Manchester City yönetimi birkaç yaratıcı çözüm bulmuştu. "Geriye dönük tarihli sponsorluk anlaşması yapılır ve bununla birlikte gelecek 2 sezonun sponsorluk paraları şimdiden ödenir." Bunu öneren yönetici Simon Pearce'tı. CEO Ferran Soriano, ayrıca henüz kazanılmamış şampiyonlukların ve kupaların dahi bonuslarını ödettirmişti. Henüz kazanılmamış ve hiç kazanılmayan Federasyon Kupası primi bile...
Sezonun bitmesinden 10 gün sonra, Chumillas pazarlıkların sonuçlarını açıklayan bir rapor yazdı ve sponsorluk anlaşmalarının rakamlarını belirtti. Etihad, aniden 1.5 milyon Pound daha zam yapmıştı. Aabar'dan yarım milyon daha para gelmişti. Abu Dabi Turizm'den 5.5 milyon Pound'luk yeni bir ödeme daha yapılmıştı. Sezon başında söz verilen bütçe denkliği sağlanmıştı.
Kulüp ve sponsorları, sadece anlaşmaları manipüle ediyordu. Chumillas, iş arkadaşı Simon Pearce'tan Abu Dabi'den gelecek ödemelerin tarihlerini öne çekmesini istemişti. Cevap elektronik postası gelmişti: "Elbette, nasıl istersek öyle yaparız!"
Bu hareketlilik, 2013 yazında şüpheleri doğuşmuştu ve Abu Dabi merkezli şirketlerin Manchester City yetkilileriyle bağımsız sponsorluk anlaşmaları yaptığı açıklanmıştı. Nisan 2010'a geri döndüğümüzde Pearce, Aabar ile pazarlık yapıyordu. kulüp sahibine dedikoduların ortaya çıktığına dair elektronik posta yazıyordu. Kağıtta yazan anlaşmaya göre, Aabar 15 milyon Pound ödeyecekti. Fakat, gerçek bu değildi. Pearce'ın elektronik postasında, "Tıpkı konuştuğumuz gibi, Aabar'dan 3 milyon alacağız." yazıyordu. "12 milyon Pound ise Hazretlerin (Editör Notu: Şeyh Mansour) diğer alternatif kaynaklarından ödenecektir." diye belirtiliyor. Pearce, bu cümleyi birçok kez tekrarlıyordu. Fakat, kamuoyu önünde reddediyordu. Hazretlerinin, yani Şeyh Mansur kendi cebinden parayı ödeyecekti.
Bu durum, açıkça UEFA'nın belirlediği Finansal Fair Play kurallarının ciddi şekilde ihlal edildiğini gösteriyor. Eğer, kulüp Şeyh'in parasıyla çılgınlar gibi alışveriş yapıyorsa, bu bilançoda kırmızıyla (zarar) gösterilmeliydi. Ancak, sponsorluk paralarıyla transfer yapıyorsa bu zarar değildi ve Manchester City'nin korkmasına gerek yoktu.
MANCHESTER CITY, FFP'Yİ AYAKLARININ ALTINDA EZDİ
Manchester City'nin finansal raporları, bir yalanlar ağı! Finansal Fair Play kurallarını ayaklarının altında eziyorlardı. Etihad Havayolları, dünyanın en büyük hava yolu şirketlerin
den biri, ayrıca bu oyundaydı. Stuart Pearce, attığı postada, "Etihad'ın direkt katkısı hala 8 milyondur." yazıyordu. Ancak, bilançoda belirtilen rakam ise 35 milyon Pound'tu.
Peki bu durum pratikte nasıl işe yaradı? Etihad gibi şirketler Abu Dabi Birleşik Grup'tan gelecek onayı bekledi. Tüm bu şirketler, Şeyh Mansur'undu ve ayrıca o Manchester City'nin de sahibiydi, gereken miktarda parayı takıma bağladı. Finans Direktörü Andrew Widdowson, elektronik postasında, "Paralar, partner şirketlerden aktarıldı ve doğruca kulübe verildi." Bu işlerin nasıl yürüdüğünü gösteriyor. 2015'te açıklanan rakamlara göre; Etihad kulübe yıllık olarak 67.5 milyon Pound veriyordu. Fakat, CFO Chumillas, Pearce'a şöyle yazıyordu: "Lütfen 67.5 ile ilgili şöyle not al, 8 milyonu direkt olarak Etihad'dan, geri kalanı ise Abu Dabi Birleşik Grup'tan alınacak."
Fakat, gazeteciler bu kontratlar ile ilgili Etihad Havayolları'na sorular sorduğunda her zaman sorumlu ve hesap verilebilir bir bütçeleri olduğunu söylediler. Havayolu şirketi, 2009'dan beri Manchester City'nin ana sponsoru olmaktan gurur duydukları cevabını verdi. Aabar ve Abu Dabi Turizm ise bu sorulara cevap dahi vermediler.
Manchester City'nin paraları, Abu Dabi merkezli şirketlerin sponsorluklarıyla ve Şeyh Mansour'un 'alternatif kaynaklar'ından gelen parayla sağlandı. Fakat, kamuoyu önünde bu söylenenleri sert bir dille reddettiler. Bayern Münih Başkanı Uli Höeness'in söylediği gibi kulüp benzin pompalarından gelen parayla en pahalı transferleri cesurca gerçekleştirdi. "Neredeyse şahsi bir kulüp haline gelmiş ve Abu Dabi tarafından, yani Şeyh Mansur tarafından kontrol ediliyor."
CITY'NİN FELSEFESİ: "YAKALANANA KADAR HİLE"
Khaldoon Al Mubarak, kulübün felsefesini bir noktada açık etmişti zaten: Yakalanana kadar hile yap!
Öte yandan, Martin Tyler "Aguueeerrooooooo!" diye bağıradursun, bu sırada iç hesaplamalara göre Abu Dabi'den gelen sponsorluk paraları 127.5 milyon Pound'a ulaşmıştı ve sürekli para pompalanıyordu. Dünyada hiçbir spor kulübü rekabette bu denli büyük avantaj sağlamıyordu kendine, belki bir diğeri, Katar merkezli olanı, Paris Saint-Germain.
MANCHESTER CITY, FUTBOLUN DÜŞMANIDIR
PSG ve Manchester City, UEFA ile 2014 yılında anlaşma masasına oturdular ve kuralların çiğnenmesinden ötürü Şampiyonlar Ligi'nin dışında kalmayı konuşuyorlardı. Kuralları hiçe sayan anlaşmalar ve devlet kontrollü sponsorlarca şişirilmiş rakamlar ile ihlal edilen kurallar nedeniyle cezayı düşünüyorlardı. Ardından, Körfez merkezli iki kulüp UEFA'yı tehdit etmeye başladılar ve sonucunda iki tane zayıf anlaşma yapıldı. Ayrıca, futbol federayonları da ne kadar aldatıldıklarını bilmiyorlardı. Manchester City, gerçek giderleri saklayan bir bilanço daha yapmıştı.
Bu inanılmaz bir olay ve Britanyalı vergi mükelleflerinden toplanan milyonlarca poundu batıran hükümet partisi ve İzlanda'da finansal krize neden olan bankaların yaptıkları gibi bir olay.
Manchester City, açıkça futbolun evrensel düşmanıdır.
"Manchester City'nin 'Büyük Yay Projesi'nin sırrı"
Der Spiegel'in Manchester City ile ilgili iddialarını sıraladığı yazı dizisinin ikinci bölümü olan "Büyük Yay Projesinin Sırrı!"nın çevirisi:
"Futbolda ölümsüzlüğün yolları bu sezon zorlu başlıyor, soğuk, ıslak bir Eylül akşamı var Doğu Manchester'da. Man City Stadyumu'nda tüm biletler satılmamış, birçok VIP locası boş, sahada da sürpriz bir sonuç var. Şampiyonlar Ligi grup maçlarının ilkinde Olimpik Lyon'a karşı beklenmedik bir mağlubiyet, moral bozucu bir yenilgi, Fransızlar 2-1'lik skorla kazanıyor. Manchester Cityli taraftarlar, 80. dakikada stadyumu boşaltmaya başlamışlardı bile.
Geçen sezon, yıldız antrenör Pep Guardiola ve takımı birçok Premier Lig rekorunu darmadağın etmişti. Daha önce hiçbir takım bu kadar çok gol atmamış, puan toplamamış ve galibiyet elde edememişti. Fakat, Şampiyonlar Ligi çeyrek finalindeyse Pep'in takımı, Liverpool'a eleniyordu. Gerçek şu ki, City hiçbir zaman Şampiyonlar Ligi finaline yükselemedi. Futbolun panteonuna girebilmek için kulüp bu kupayı da mutlaka kazanmalı. Guardiola'nın kontratında bile bu kupa için tam 2 milyon Pound'luk bir bonus var.
Hatırlayanlar olacaktır, Manchester City UEFA'dan o heybetli gelirleri elde edemiyor. UEFA'nın verdiği bir ceza bu. Yıllar boyunca Manchester City taraftarları, ne zaman Şampiyonlar Ligi müziği çalsa ıslıkladılar. UEFA'nın kendilerini kurban ettiğini hissediyorlardı. Takıma 2014'te FFP kurallarını çiğnediği için haksız bir ceza verildiğini düşünüyorlardı.
Ortaya çıkan belgeler ise UEFA'nın Manchester City'e merhametliden de öte bir yaklaşım gösterdiğini ortaya koyuyor. Avrupa Futbol Birliği, City'nin ne yaptığının farkındaydı ve ufak cezalarla durumu idare etti. UEFA, cezayı 2014'te vermişti. Fakat, Manchester City'nin aldatmacası çok daha eskiye gidiyordu, Şeyh Mansour'un kulübü aldığı 2008 yılına.
Abu Dabi'den gelen patron 2008'de kulübü satın aldığında, Manchester City çok kötü durumdaydı. 40 yıldan fazladır Premier Lig'i kazanamıyordu ve Manchester United'ın altında şehrin ikinci takımı olarak eziliyordu. Fakat, yeni stratejilerini hemen uygulamaya başladılar. Takım rekabet edebilecek seviyeye gelene kadar amansızca para pompala. Şeyh Mansour'un geldiği ilk iki yılda kulüp yeni oyuncular için transferde 300 milyon Euro'dan fazla para harcadı. Şeyh Mansour'un yöneticileri, takıma birinci sınıf oyuncuları transfer ederek kadroyu baştan aşağı değiştirdiler.
Fakat, bir problem vardı: UEFA'nın FFP kuralları, kulüplere isteyebildikleri kadar harcamayı yasaklıyordu. En kötü senaryoda, kulüpler FFP kurallarına uymazsa Şampiyonlar Ligi dahil UEFA turnuvalarına alınmıyordu. UEFA Başkanı Michel Platini, "Kurallara uymayan kulüplere taviz vermeyiz." diyordu.
Bu durumun Manchester City yöneticilerini rahatsız etmesine şaşmamalı. Tüm stratejileri, 500 milyon Euro'luk yatı, kendi 2 helikopter pisti ve dünyanın en iyi arabalarından yüzlercesine sahip olan birinden kulübe para enjekte etmekti. Sadece Bugatti Veyron'dan bile 5 tanesine sahip olan birinden. Kulübün iç hesaplarına göre, böyle birinden ilk 4 yılda 1.1 milyar Pound para aktarmışlardı.
Kulüp yöneticiler, Ocak 2010'da yeni FFP kurallarının farkına vardılar, ki etkileri 2013'e kadar devam etti. Ardından iş planlarını değiştirdiler. Kulübün nerede sorunu varsa, oraya para enjekte etmeye devam ettiler. FFP kurallarının biri çok açıktı; City yeni para kaynakları yaratmalıydı ama bu kaynaklar Şeyh'in cebi olmamalıydı. Eğer zarar ediyorsa giderlerini azaltmalı, beklentileri düşürmeli ve bir futbol projesi ortaya koymalıydı.
Fakat hayır, eğer kendi futbol cennetinizi satın almak istiyorsanız, birkaç kuralı yırtıp atabilmeliydiniz.
2010 yazında Manchester City 140 milyon Euro'dan fazla para harcadı. 90 milyon Euro bir sonraki sene. Abu Dabili patron geldiğikten sonra Martin Petrov, Rolando Bianchi, Georgios Samaras gibi oyuncular satıldı. Yerine Sergio Agüero, Mario Balotelli ve Carlos Tevez gibiler aldı. FFP kurallarının uygulanmaya başlamasından 1 yıl önce, 2012'de, Manchester City'nin muhasebecileri alarmdaydı: "Eğer, kayda değer bir gelir artışı sağlamazsak, UEFA'nın belirlediği FFP kurallarına asla uyamayız. Bu kadar parayı bulmamızın imkanı yok."
Kulübün önde gelen idarecileri, bu felaketi önlemek için güçlerini birleştirdiler. Manchester City CEO'su Ferran Soriano, Avrupa Kulüpler Birliği (ECA) toplantısına gitti ve Avrupa'nın diğer büyükleriyle masaya oturdu. Herkese FFP kurallarının ne kadar iyi olduğunu ve buna sıkı sıkıya bağlı olmaları gerektiğini söyledi. Bazı kulüplere ise FFP ile ilgili tam tersi şeyler söyledi. Fakat, bunu hiçbir zaman alenen yapmadı. Soriano'ya şunları söylemiş, "Bunlarla savaşmalıyız. Bunu ortada görünmeden yapmalıyız. Bir noktada ortaya çıkarsak, futbolun evrensel düşmanı oluruz."
FFP KURALLARINI AŞMAK İÇİN ÇÖZÜM: BÜYÜK YAY
Kapalı kapılar ardında, FFP kurallarını aşmak için yaratıcı çözümler aramışlar. Bu projelerine de askeri bir isim koymuşlar: "Büyük Yay Projesi"
Manchester City Kulüp Avukatı ve Hukuk Danışmanı Simon Cliff, kendi içlerindeki bir e-posta yazışmasında, "Büyük Yay"ı şöyle tarif ediyor, "İngilizler bu silahı, Fransız askerlerini yenmek için Agincourt ve Crecy savaşlarında kullandı."
Manchester City yönetimi için düşman Michel Platini'ydi, UEFA'nın Fransız başkanı, onun imzasını taşıyan proje FFP.
"Büyük Yay Projesi", arkasından gelen yıllar boyunca Finansal Fair Play kurallarının diğer adı oldu. Soriano'nun liderliğinde Manchester City, kulüp içi giderleri kulüp dışıymış gibi gösterip, olan giderleri de kayıt dışı gelirleriyle karşılayan bir kulüp haline geldi.
YÜKSEK GİDERLERİ VE ZARARLARI UEFA'DAN GİZLE
Kulüp yöneticilerinin yaklaşımı şuydu, yüksek giderler ve zararlar varsa UEFA'dan gizle! Normalde profesyonel kulüpler, oyuncuların imaj hakları için bir miktar ödeme yaparlar. City ise bu imaj hakları için farklı ve zekice planlar ortaya koydu.İmaj giderlerini sıfırladılar. Dışarıdan para ödediler. 30 milyon Euro'dan fazla gideri kısmış oldular böylece. Fordham Spor Menajerlik Şirketi'ni kurdular ve ne zaman 'Büyük Yay Projesi' için bir şey gerekse bu şirket üzerinden hallettiler.
Yaptıkları anlaşma, gerçek olamayacak kadar iyiydi. Kulüp, yaratıcı bahaneler üretebilmesi için iki yeni danışmanı daha yönetime aldı; Jonathan Rowland ve babası David. Baba Rowland, yatırımcılarla yıllardır bağlantı halindeydi. Muhafazakar Parti'ye yıllar boyunca milyonlarca poundluk yardım getirmişti. Çok büyük bir serveti vardı ama yıllar boyunca Birleşik Krallık'ta doğru düzgün vergi ödememişti. Rowland, bugün bile Abu Dabi'nin taç giyen prensinin önemli bir dostu.
David Rowland ve oğlu Jonathan, İzlanda'daki finansal krizin sebeplerinden biri olan Kaupthing Bankası'nı satın almıştı. Ayrıca, Lüksemburg, Liechtenstein, Bahamalar, İsviçre gibi vergi cenneti ülkelerde bankaları vardı. Fordham'ın sahipleri, Manchester City oyuncularının imaj haklarını satın almıştı. Fakat, bu imaj hakları şirketinin Birleşik Krallık'ta iş yapabilme özgürlüğünün olması gerekiyordu. Bu nedenle Fordham'ı İngiliz Virjin Adaları'nda kurdular ve Rowland ailesine verdiler.
NEDEN BU KADAR GİZLİ İLİŞKİLER VAR?
Manchester City'nin iç belgelerinde bazı doğru anlaşmalar da var. Fordham Spor Menajerlik Şirketi ile Manchester City arasındaki ödemeler doğru şekilde yapılmıştı. Abu Dabi Birleşik Grup, parayı Rowlandlar'ın şirketlerine ödüyordu. Rowlandlar ise bu parayı oyuncuların imaj haklarını satın almak için kullanıyordu. Fordham bir nevi paravan şirketti ve Abu Dabi tarafından fonlanıyordu.
4 Nisan 2013'te Jonathan Rowland, Simon Pearce'a bir e-posta yazar, "Abu Dabidekiler'in tüm bu projenin arkasında durması gerekiyor, en önemli şey bu." Pearce'ın cevabı ise iç rahatlatıyor, "Operasyon giderlerin için size her yıl 11 milyon göndereceğiz." Burada 'biz'den kasıt, Manchester City'nin sahibi Şeyh Mansour ve şirketleri.
Ne David, ne de Jonathan Rowland, Fordham ile ilgili sorularımıza cevap vermeyi kabul etmedi.
MANCHESTER CITY'NİN CEVABI, TEHDİT ETMEK
Finansal Fair Play kurallarının devreye girdği ilk yılda, UEFA'nın müfettişleri Manchester City'nin muhasebe kayıtlarını incelediler. UEFA yetkilileri, Manchester City'nin FFP kurallarını ihlal ettiğini saptadı.Manchester City'nin buna cevabı ise UEFA'yı, müfettişleri ve ceza vermeye yetkisi olan herkesi şiddetli bir şekilde tehdit etmekti. UEFA Genel Sekreteri Gianni Infantino ile bir anlaşmaya varmak en büyük hedefleriydi. Manchester City'e zarar verilmesinin önüne geçmeye çalışıyorlardı.
UEFA ile yaptıkları görüşmelerde, Manchester City yetkilileri Fordham'dan bahsetmediler bile. Odaklandıkları ana nokta sponsorluk anlaşmalarıydı. Yani, kulüp sahte rakamlarla FFP kurallarını eğip bükmüştü.
Başka bir denetleme şirketi, Manchester City'nin Fordham ile yaptığı anlaşmaya UEFA adına dahil oldu. PricewaterhouseCoopers denetim şirketince yazılan raporda, "Manchester City için çok iyi bir anlaşma. Fordham'ın bu anlaşmayı nasıl kabul ettiği merak konusu." denilmiş. Kulübün avukatı Simon Cliff'e sorulduğunda ise yanıtı kısa oldu, "Yapılan anlaşmadaki ücretler doğrudur." Doğrusu ise şöyle olacaktı, kulüp Fordham'dan bu hakları ne kadara alacağına kendi karar verir.
Kulübe tüm bu belgelerle ile ilgili sorular sormak istedik ancak basın sözcüleri kısa bir yanıt verdi: "Kulübün imajını ve repütasyonunu yıkmak için organize bir plan olduğu açık!"
Fordham belgeleri, Manchester City'nin Finansal Fair Play kurallarına nasıl uymadığını gösteriyor. Manchester City yönetimi, süper zenginliklerini kulübe aktarmayı başarmışlar.
Haber; Sporx.com dış haberler, Fotoğraf; Reuters
Diğer haberleri görmek için aşağıya kaydırın.
Diğer Haberler
Diğer haberleri görmek için aşağıya kaydırın.