Biri Clippers'ı durdursun

Sezon başında aslında bahsetmiştim Clippers’dan ve beklentilerden. Ama bu kadarını bende beklemiyordum. Üst üste 17 maç kazandılar ve bir maç daha kazanırlarsa NBA tarihinde, bir ay boyunca maç kaybetmeyen üçüncü takım olacaklar ki bu gerçekten önemli bir başarı.

NBA’in San Antonio ile birlikte bence, en takım olabilmiş takımı Clippers. Hücum sıralamasında NBA’de üçüncü olmalarının da en büyük etkeni bu takım olabilme başarısı. Top paylaşımı üst seviyede, ekstra pas yapmaktan çekinmiyorlar,boş olan oyuncuya güveniyorlar ve en önemlisi de takımın yıldızı olarak gösterilebilecek oyuncular da ego sorunu yok. Takımın iki büyük yıldızı Paul ve Griffin ortalama 33’er dakika sahada kalıyorlar ve bunu sorun etmedikleri gibi kenardan da takım arkadaşlarına destek veriyorlar. Ayrıca bu ikilinin az süre alması onlardan maksimum verim alınmasını da sağlıyor.

Takımın hücumundan biraz bahsettik ama tabi ki maçı sadece atarak kazanamazsınız. Özellikle sadece atarak seri yakalamak neredeyse imkansız ama Clippers sadece atmıyor. Takım halinde çok etkili ve boğucu bir savunmaya sahipler ve savunma sıralamasında da NBA’de dördüncü sıradalar. Kazandıkları 17 maçın sadece üçünde 100 sayıdan fazla yediler ki bu NBA standartlarında bir ligde çok üst düzey konsantre ve efor isteyen bir iş.

Genel hatlarıyla takım bu şekildeyken biraz da oyuncu bazında bakarsak, bu sezon Griffin istatistik olarak en düşük senesini geçirse de oyun olarak en iyi döneminde diyebiliriz. Geçtiğimiz iki sezon da sadece smaç yapar gözüyle bakılan Griffin’in orta mesafe şutundaki müthiş gelişim ona çok yönlülük kazandırmış durumda. Griffin’in orta mesafeyi iyi atması sadece ona değil DeAndre Jordan’a da çok yaradı. Çünkü Griffin biraz daha dışarı açılınca Jordan’a pota altında alan açıldı ki oda en iyi sezonunu geçiriyor.

Biraz da takımın asıl liderinden bahsedelim. Chris Paul şut yüzdesi olarak ve sayı olarak aslında düşük bir sezon yaşıyor ama bazı oyuncuları anlamak için sadece istatistik kağıdına bakmak yetmez. Bu tür oyuncularından başında geliyor Paul’de. Bence NBA’in en iyi guardı ve sahada sanki general gibi her şeyi herkesi kontrol edebiliyor. Gerektiğinde sorumluluk alarak sayısını atıyor, gerektiğinde de takım arkadaşlarına attırıyor.İstatistik kağıdına bakmamak demişken Bledsoe ‘yi söylememekte olmaz hani. Kenarda sanki bağlı tutuyorlar. Çünkü oyuna her girdiğinde öyle bir enerjiyle giriyor ki onu gören de ondan etkilenip biraz daha hareketleniyor. Sayı adına yirmileri otuzları görmese de kenardan getirdiği bu enerji takım için çok daha önemli. Zaten kenardan gerekli sayı katkısını da Crawford sağlıyor. Takımın altıncı adamı olan Crawford bu sezon liginde altıncı adamı gibi duruyor.

İlk yazımda Butler biraz daha hareketlenirse demiştim ama o hareketlenme biraz geç oldu. Son üç maçtır beklenen katkıyı veren Butlker son maçtaki 29 sayısıyla bu sezonki en yüksek rakamına da ulaşmış oldu. Onun bu şekilde katkı vermesi zaten dağılmış olan skor yükünü biraz daha dağıtınca Clippers’ı durdurmak iyiden iyiye zorlaşıyor.Unutmadan bu takımın şu ana kadar hiç katkı alamadığı üç isim daha var ki bunlar ligin önemli veteranları, Billups, Grant Hill ve Lamar Odom. Billups ve Grant Hill halen sakat. Odom’da basketbolla pek ilgili değildi. Değildi diyorum çünkü biraz daha kafasını basketbola verdi ve katkı vermeye başladı azda olsa.

Yukarıda saydığım üçlüde beklenilen katkıyı verirse Clippers’ı belki biraz hayal olacak ama şampiyonluk favorilerinden görüyorum. Tabi öncelik bu seri ne kadar devam edecek. Yeni yıl da Clippers’ı arka arkaya zor maçlar bekliyor bakalım hangisi bu seriyi sonlandırabilecek.