Geri
İleri
Sporx'e ücretsiz abone ol, ilk bilen sen ol!
Kobe'nin Utah anıları ve kariyerinin son bölümü
SPORXNBALos Angeles Lakers efsanesi Kobe Bryant'ın akılda kalan bir sürü performansı vardı, ama Utah Jazz'in şimdinin Vivint Smart Home Arena'sı, eskinin Delta Center'ında, Kobe'nin kariyerinin dönüm noktalarından biri yaşandı. Bu arenada Bryant ilk defa başarısızlığı çaylak sezonunda Utah Jazz'e karşı 1997 playofflarında 4 kritik şutu airball (şutlar hiçbir şeye değmedi) atarak tatmıştı.
Jazz ekibi Kobe'yi ilk iki sezonunda playofflarda, bir kere ikinci turda, bir kere de Batı Konferansı finallerinde yenmişti. O zamandan beri, Bryant 5 şampiyonluk, 2 Finaller MVPsi ödülü, 1 normal sezon MVPsi kazandı. Aynı zamanda Lakers'ı Utah karşısında 2008, 2009 ve 2010'da galibiyete de taşıdı.
- Arenaya geldiğinizde, aklınızdan geçenler neydi?
Kobe: Bir sürü şey var. 98'de attığım airbalları hatırlıyorum. Sadece takım üyelerinin otobüste yaptığı toplantıyı hatırlıyorum. Sanıyorum o da 98'di. Van Exel, Eddie Jones ve otobüsteki herkesin yaptığı bir toplantı. Deron Williams ve Carlos Boozer'la olan playoff serileri, ve bütün o kadro. Bir sürü harika anım var.
- Geriye bakıp bütün bunlara baktığınızda, bu sona erme durumunun yavaş yavaş mı farkına vardınız yoksa "Vay be, bu son seferim" mi diyorsunuz?
Kobe: Yavaş yavaş diyebilirim. Çok tuhaftır, bunun bana vurmasını bekliyorum. Anlatabiliyor muyum? Ağır bir şekilde vurmasını bekliyorum. Şu anda gerçekten iyi hissediyorum. Çok güzel geçiyor. İçimden bir ses bu kadar pürüzsüz geçmemeli diyor, anlatabildim mi? 2 yaşından beri oynadığım oyunu bırakıyorum. Bir noktada bana bu durumun çok sert bir şekilde vurması lazım. Bu konuda biraz endişeli bir şekilde bekliyorum.
- Bu süreçte aklın hala çalıştığını ve bedenin aklı istendiği gibi takip etmediğini farkettiğiniz oldu mu?
Kobe: Evet, geçen maç. Çok tuhaf. Eğer tanımlayabilirsem, bacaklarınızda eskiden yer alan enerjinin artık olmaması gibi. Olay, bacaklardaki enerji. Patlayıcılık. Durmadan çalışan bir motor. Bu tarz şeyler hep hafife alınıyor. Eskiden bütün maç son hızda koşup tüm enerjimle oynayabiliyordum. Şimdi ise bütün gün dayanıklılık açısından tüm gün koşabilirim ama bacaklarda eskisi gibi enerji yok, yani başka türlü halletmeye çalışmanın yollarını bulmak gerekiyor. His bu şekilde.
- Kobe, ligin ilk yıllarında Utah'ı yenemeyecekmiş gibi hissettikten sonra, bu 10 senelik dönemin başında onları 3 kere üstüste yenmek nasıl bir duygu?
Kobe: Onu yapmak harika bir şeydi. O seriden sonra çok perişandım. Hergün o olayı düşündüm. Bu adamları nasıl geçeceğimizi düşündüm. 1999-00 sezonuydu ve onlarla Staples Center'da oynuyorduk. Bir an düşündüm ki 'tamam gerçekten bu adamları yenebiliriz.' Yendik de, galiba 40 sayı da fark attık. İşte o zaman bu adamları geçebileceğimizi anladık.
- 98 senesinde attığınız airbalların kariyerinizi şekillendirdiğinden bahsetmiştiniz, peki ondan sonra onlarla karşılaştığınız maçı hatırlıyor musunuz? Altı ay sonra, 19 yaşındayken. İki kritik serbest atış. Bryon Russell'ın üçlüğünü bloklayıp smaca gitmiştiniz.
Kobe: Russell ve Jazz'e karşı hissettiğim bir intikam yoktu. Bence tecrübeleri ve o maçın normal sezon maçı olmasını birleştirdiğimizde hiç umurlarında olmadığını bile düşünüyorum. Ama bana göre, çok büyük bir andı, gerçekten çok, çok büyük bir olaydı. Ve o olay bana sıkı çalışmanın ve playofflarda yaptıklarınızın size normal sezonda dönüş yapabileceğiydi.
- Jazz takımıyla çok hatıranız var. Peki Jazz taraftarıyla bu arenada herhangi bir anınız var mı?
Kobe: [Gülüyor] Evet, biraz. Evet. Evet. Bana karşı gerçekten çok serttiler. Diğer kalabalıklardan daha da fazla. Serttiler. Serbest atış kullanacakken gösterdikleri tabelalar, işaretler, topu oyuna sokarken yaptıkları... Beni çok sinirlendirdiler. 2008'de playofflarda bir pozisyondan sonra patlama yaşamıştım ve o kalabalığa cevap vermiştim. Bu beni motive etmişti. Bununla birlikte, bunlar olması gereken anılar çünkü spor budur. Bu şekilde birbirine takılmak ya da rekabet, ne diyorsanız. Ondan dolayı burada oynamayı hep sevdim.
- Sizin gibi yönetmeyi seven biri, basketbol hayatından sonra hiç bir takım satın almayı, koçluğu veya yayıncılığı düşünür mü? Bu durumu hiç yedirip hayatta ne yapacağım diye düşündünüz mü, yoksa basketboldan sonra bu sizi motive ve odaklı tutar mı?
Kobe: Evet, atletler için bunlar zor sorulardır. Yıllardır bir sonraki adımım ne olacak diye düşünüyorum ve beni geceler boyu ayakta tutacak kadar bulabildiğim için çok şanslıyım. Sürekli üzerinde çalışıyor, uğraşıyorum ve daha iyi olmaya çalışıyorum. Bir sonraki aşamaya geçmek için de sabırsızlanıyorum. Takım sahibi olmak, hergün orada olmak veya koçluk benzeri şeyler ilgimi çekmiyor. Herhangi bir arzum yok sadece. Ya da yayıncılık da aynı şekilde, ona karşı bir ilgim de yok.
- Gelecekten konuşmuşken, geçtiğimiz gün Draymond ve Steph'in artık şampiyonluk ve altın madalya kovalama zamanı olduğunu söylemiştiniz. Sıranızın geçtiğini söylediniz. Bu yaz Olimpiyatlardan önce bu kapıyı kapatacak mısınız yoksa bunu hala düşünüyor musunuz?
Kobe: Bence artık onların zamanı. Çok komik; Golden State'de bir maçtayken, maçın durduğu bir andı. Leandro Barbosa geldi, ki kendisini uzun zamandır tanırım. Geldi ve dedi ki 'Hey, Rio'da görüşürüz.' Ben de döndüm ve dedim ki, 'Hayır.' [Gülüşmeler] Dedi ki 'Hadi be abi, Rio bu.' Bende dedim ki, 'Hayır, bence artık gençlerin zamanı geldi.'
İki altın madalya kazanacak kadar şanslıydım. Yeteri kadar oynadım. Onların oynaması artık daha önemli. Ben uzaktan izler ve desteklerim. Eğer gelip konuşmamı isterlerse, gelir konuşurum. Ama o kadar. Ülkemiz adına oynamak kadar güzel bir şey varsa da, son maçımın emeklilik öncesi maçım olması diye düşünüyorum. Ondan sonra sahneden tamamen çekilecek değilim ama belki bir dakikalığına falan dönerim [Gülüşmeler] 'Durun bir dakika.'
Bence son maçımın Lakers formasıyla olması ve oyuncuları uzaktan destekleyecek olmam gayet güzel.
- 1 ay kadar önce Robin Roberts ile konuştunuz. Size ne zaman emekli olmaya karar verdiğinizi sormuştu. Siz de her sabah kendinize 15 dakika ayırıp aklınızın basketbola kaydığını, bunun bittiği zaman da biteceğini söylediniz. Hangi noktada bu kayma bitti ve basketbolla ilgili takıntınız sona erdi?
Kobe: Büyük ihtimalle bir buçuk sene kadar önce. Gerçekleşmesi çok ilginç bir olay. İki yaşımdan beri bu oyunun içindeyim. Yani aklımın başka bir şeye kayması, ve bu konuda takıntılı olmam da düşünülünce, artık sıramın geldiğini anladım. Kararımı insanların ne düşüneceğine veya nelerin değişebileceğine dair değil de içimde ne hissettiğime yönelik verdim, bunu yaptığımda, kararı vermek çok kolay oldu.
- Yakın zamanda çektiğiniz ve üstesinden geldiğiniz acıların içinde güzel bir taraf olduğunu belirtmiştiniz. Hala her gün bu şekilde düşünüyor musunuz yoksa bazen fazla geldiği de oluyor mu?
Kobe: Hayır, bazen fazla geldiği de oluyor. Ama ben güzelliği orada buluyorum. Bunların hepsi bir mücadele. Hepsi birer engel. Omzum beni rahatsız edip duruyor. Aşilim de aynı şekilde beni rahatsız ediyor. Bu tarz şeylerden uzaklaşmak gayet kolaydır.
Deli gibi gözükmek istemem ama oyunda bazen kendi kendime konuştuğum oluyor. Aşilim ağrımaya başlıyordu ve ben de 'Şimdi pes edemezsin.' şeklinde konuşuyordum. Seninle önce uğraşmaya başlar. Aşilinden sakatlandığın zaman, diğer Aşil de ağrımaya başlar, sen de 'Hadi ya, yine mi?' olursun. Yani benim için maçı terketmek, Oklahoma'da yaptığım gibi, gidip geri dönmemek, bu tarz bir endişeye karşı pes ettiğimi gösterir. Benim için gerçekten çok önemli, gerçekten, bununla yüzleşmek ve oynayabilmek.
- Tek bir kulüp için sizin kadar uzun oynayan sadece John Stockton ve Tim Duncan var - ve hiçbiri de sizin kadar etkileyici değildi. Bize bu kadar uzun ömürlü olmanın ve bir organizasyonda 20 sene olmanın nasıl bir şey olduğu hakkında bir fikir verebilir misiniz?
Kobe: Çok büyük bir onur. Bence bu çoğu oyuncunun kariyerlerini yaşamak istediği biçim. Bir kulüpte kalmak ve hayatınız boyunca onlarla kalmak rüya gibi bir senaryo. Tim, John, ben, üçümüz de bunu yaşayabildiğimiz için çok şanslıyız. Onlar pek konuşkan değiller. Ben de değilim. Ama galiba şu an öyleyim. Belki de daha az ukalayım.
- Bu gece oynayacak mısın Kobe?
Kobe: Evet, oynayacağım.
- Gerçekten mi?
Kobe: Size karşı 10 senedir oynamadım heralde.
- Üç sene oldu. 25 Ocak 2013. Artık zamanı geldi değil mi?
Kobe: Vay be. Evet, kesinlikle. Benim menümde 2 hafta izin yok.
- Kobe, aldığımız raporlara göre 'Arkadaşlar bazen takılır, afişler sonsuza kadar.' ifadesini markalaştırdığın söyleniyor. Öncelikle, bu doğruyu yansıtıyor mu?
Kobe: Evet. Aslında birkaç şeyi markalaştırdığım oldu.
- Yani bu ifadenin kariyerini tanımladığına inanıyor musun?
Kobe: Aslında yüzeysel bir bakış açısıyla bakınca, bu doğru bir yaklaşım değil. Bence öncelikle aslında o ifadenin önemini ve derinliğini bilmeniz gerekiyor. Bu, arkadaşlıklara değer vermediğiniz anlamına gelmiyor. Bu anlama en azından benim açımdan gelmiyor. Bence bunun anlamı, bir amacınız olduğunda ve bunun için çabaladığınızda, bazen zor kararlar vermek zorunda kalırsınız. Çok zor kararlar vermek zorunda kaldığınız olur. Anlamı, bir şey başarmak adına bazı ilişkileri feda etmek oluyor.
Çok zor oluyor. Elimden geldiğince, lise arkadaşlıkları ve ilişkileriyle basketbol, beyzbol veya futbol arasındaki dengeyi kurmakta sıkıntı yaşan genç oyuncu ve atletlerle konuşuyorum. Onlar da dengeyi nasıl bulabileceklerini bilmiyor. En sonunda dikkat dağıtıcı oluyorlar ve yaşları ilerleyince zamanında odaklanmaları gereken şeye tam olarak odaklanmadıkları için pişmanlık duyuyorlar. Şimdi bütün arkadaşları başka kolejlere gitmiş durumda ve nadiren konuşuyorlar. Yani benim için, inandığınız şeyin peşinde koşmanın doğasında bunlar da var. Asıl hedefinizin ve asıl yerinizin ne olacağı konusu. Arkadaşlarınız olduğu zaman, bunu anlayacaklardır. O ilişkileri asla kaybetmezsiniz. Benim 14 yaşımdan beri arkadaşlık yaptığım kişiler hala var.
- Kariyerinde hem kötü adamı hem de iyi adamı oynadın. Şimdi de emekliliğini duyurdun ve herkesin Kobe'yi seviyor olması garibine gidiyor mu?
Kobe: Evet. [Gülüşmeler] İlginç bir durum çünkü kahraman ve kötü adam olduğumuz gerçeği aslında ikisinin de karışımı olduğumuz. Olay aslında hangi bakış açısıyla baktığınız. Hepimizin bazı durumlarda içimizde kötü adam olduğu zamanlar oluyor. Kahraman olduğumuz zamanlarımız da oluyor. Ama bence anlaşılması gereken önemli şeylerden biri, bu kötü duyguları alıp harika bir şey yaratmanız gerektiği. Ve bunlardan kaçılmaması gerektiği.
Sevgiyi hisseetmek biraz ilginç tabii ki. Soyunma odasındaki çoğu adamdan daha çok hayran oyu almam da çok ilginç, takım arkadaşlarım bazen antrenörümüz Gary Vitti bazı hikayeleri paylaştığında ve eskiden söylediğim ve yaptığım şeyleri anlattığında, diyorlar ki 'Ne? Tam bir pislikmişsin'! [Gülüşmeler] derlerdi. Ben de 'Galiba öyleymişim, galiba öyleydim.' derdim. Ama biliyorsunuz ki, bence hepimizde bu hislerin ikisi de bulunuyor.
Jazz ekibi Kobe'yi ilk iki sezonunda playofflarda, bir kere ikinci turda, bir kere de Batı Konferansı finallerinde yenmişti. O zamandan beri, Bryant 5 şampiyonluk, 2 Finaller MVPsi ödülü, 1 normal sezon MVPsi kazandı. Aynı zamanda Lakers'ı Utah karşısında 2008, 2009 ve 2010'da galibiyete de taşıdı.
--Haber reklamdan sonra devam ediyor--
Cumartesi gecesi, Jazz'e karşı sondan bir önceki maçını oynayan Bryant, maç öncesinde özel bir basın toplantısı düzenledi. Emekliliğinden, 2016 Olimpiyatlarına ve vücuduna kadar bir çok başlığı ele aldı. İşte o toplantıda konuşulanların yazılı dökümü:- Arenaya geldiğinizde, aklınızdan geçenler neydi?
Kobe: Bir sürü şey var. 98'de attığım airbalları hatırlıyorum. Sadece takım üyelerinin otobüste yaptığı toplantıyı hatırlıyorum. Sanıyorum o da 98'di. Van Exel, Eddie Jones ve otobüsteki herkesin yaptığı bir toplantı. Deron Williams ve Carlos Boozer'la olan playoff serileri, ve bütün o kadro. Bir sürü harika anım var.
- Geriye bakıp bütün bunlara baktığınızda, bu sona erme durumunun yavaş yavaş mı farkına vardınız yoksa "Vay be, bu son seferim" mi diyorsunuz?
Kobe: Yavaş yavaş diyebilirim. Çok tuhaftır, bunun bana vurmasını bekliyorum. Anlatabiliyor muyum? Ağır bir şekilde vurmasını bekliyorum. Şu anda gerçekten iyi hissediyorum. Çok güzel geçiyor. İçimden bir ses bu kadar pürüzsüz geçmemeli diyor, anlatabildim mi? 2 yaşından beri oynadığım oyunu bırakıyorum. Bir noktada bana bu durumun çok sert bir şekilde vurması lazım. Bu konuda biraz endişeli bir şekilde bekliyorum.
- Bu süreçte aklın hala çalıştığını ve bedenin aklı istendiği gibi takip etmediğini farkettiğiniz oldu mu?
Kobe: Evet, geçen maç. Çok tuhaf. Eğer tanımlayabilirsem, bacaklarınızda eskiden yer alan enerjinin artık olmaması gibi. Olay, bacaklardaki enerji. Patlayıcılık. Durmadan çalışan bir motor. Bu tarz şeyler hep hafife alınıyor. Eskiden bütün maç son hızda koşup tüm enerjimle oynayabiliyordum. Şimdi ise bütün gün dayanıklılık açısından tüm gün koşabilirim ama bacaklarda eskisi gibi enerji yok, yani başka türlü halletmeye çalışmanın yollarını bulmak gerekiyor. His bu şekilde.
- Kobe, ligin ilk yıllarında Utah'ı yenemeyecekmiş gibi hissettikten sonra, bu 10 senelik dönemin başında onları 3 kere üstüste yenmek nasıl bir duygu?
Kobe: Onu yapmak harika bir şeydi. O seriden sonra çok perişandım. Hergün o olayı düşündüm. Bu adamları nasıl geçeceğimizi düşündüm. 1999-00 sezonuydu ve onlarla Staples Center'da oynuyorduk. Bir an düşündüm ki 'tamam gerçekten bu adamları yenebiliriz.' Yendik de, galiba 40 sayı da fark attık. İşte o zaman bu adamları geçebileceğimizi anladık.
- 98 senesinde attığınız airbalların kariyerinizi şekillendirdiğinden bahsetmiştiniz, peki ondan sonra onlarla karşılaştığınız maçı hatırlıyor musunuz? Altı ay sonra, 19 yaşındayken. İki kritik serbest atış. Bryon Russell'ın üçlüğünü bloklayıp smaca gitmiştiniz.
Kobe: Russell ve Jazz'e karşı hissettiğim bir intikam yoktu. Bence tecrübeleri ve o maçın normal sezon maçı olmasını birleştirdiğimizde hiç umurlarında olmadığını bile düşünüyorum. Ama bana göre, çok büyük bir andı, gerçekten çok, çok büyük bir olaydı. Ve o olay bana sıkı çalışmanın ve playofflarda yaptıklarınızın size normal sezonda dönüş yapabileceğiydi.
- Jazz takımıyla çok hatıranız var. Peki Jazz taraftarıyla bu arenada herhangi bir anınız var mı?
Kobe: [Gülüyor] Evet, biraz. Evet. Evet. Bana karşı gerçekten çok serttiler. Diğer kalabalıklardan daha da fazla. Serttiler. Serbest atış kullanacakken gösterdikleri tabelalar, işaretler, topu oyuna sokarken yaptıkları... Beni çok sinirlendirdiler. 2008'de playofflarda bir pozisyondan sonra patlama yaşamıştım ve o kalabalığa cevap vermiştim. Bu beni motive etmişti. Bununla birlikte, bunlar olması gereken anılar çünkü spor budur. Bu şekilde birbirine takılmak ya da rekabet, ne diyorsanız. Ondan dolayı burada oynamayı hep sevdim.
- Sizin gibi yönetmeyi seven biri, basketbol hayatından sonra hiç bir takım satın almayı, koçluğu veya yayıncılığı düşünür mü? Bu durumu hiç yedirip hayatta ne yapacağım diye düşündünüz mü, yoksa basketboldan sonra bu sizi motive ve odaklı tutar mı?
Kobe: Evet, atletler için bunlar zor sorulardır. Yıllardır bir sonraki adımım ne olacak diye düşünüyorum ve beni geceler boyu ayakta tutacak kadar bulabildiğim için çok şanslıyım. Sürekli üzerinde çalışıyor, uğraşıyorum ve daha iyi olmaya çalışıyorum. Bir sonraki aşamaya geçmek için de sabırsızlanıyorum. Takım sahibi olmak, hergün orada olmak veya koçluk benzeri şeyler ilgimi çekmiyor. Herhangi bir arzum yok sadece. Ya da yayıncılık da aynı şekilde, ona karşı bir ilgim de yok.
- Gelecekten konuşmuşken, geçtiğimiz gün Draymond ve Steph'in artık şampiyonluk ve altın madalya kovalama zamanı olduğunu söylemiştiniz. Sıranızın geçtiğini söylediniz. Bu yaz Olimpiyatlardan önce bu kapıyı kapatacak mısınız yoksa bunu hala düşünüyor musunuz?
Kobe: Bence artık onların zamanı. Çok komik; Golden State'de bir maçtayken, maçın durduğu bir andı. Leandro Barbosa geldi, ki kendisini uzun zamandır tanırım. Geldi ve dedi ki 'Hey, Rio'da görüşürüz.' Ben de döndüm ve dedim ki, 'Hayır.' [Gülüşmeler] Dedi ki 'Hadi be abi, Rio bu.' Bende dedim ki, 'Hayır, bence artık gençlerin zamanı geldi.'
İki altın madalya kazanacak kadar şanslıydım. Yeteri kadar oynadım. Onların oynaması artık daha önemli. Ben uzaktan izler ve desteklerim. Eğer gelip konuşmamı isterlerse, gelir konuşurum. Ama o kadar. Ülkemiz adına oynamak kadar güzel bir şey varsa da, son maçımın emeklilik öncesi maçım olması diye düşünüyorum. Ondan sonra sahneden tamamen çekilecek değilim ama belki bir dakikalığına falan dönerim [Gülüşmeler] 'Durun bir dakika.'
Bence son maçımın Lakers formasıyla olması ve oyuncuları uzaktan destekleyecek olmam gayet güzel.
- 1 ay kadar önce Robin Roberts ile konuştunuz. Size ne zaman emekli olmaya karar verdiğinizi sormuştu. Siz de her sabah kendinize 15 dakika ayırıp aklınızın basketbola kaydığını, bunun bittiği zaman da biteceğini söylediniz. Hangi noktada bu kayma bitti ve basketbolla ilgili takıntınız sona erdi?
Kobe: Büyük ihtimalle bir buçuk sene kadar önce. Gerçekleşmesi çok ilginç bir olay. İki yaşımdan beri bu oyunun içindeyim. Yani aklımın başka bir şeye kayması, ve bu konuda takıntılı olmam da düşünülünce, artık sıramın geldiğini anladım. Kararımı insanların ne düşüneceğine veya nelerin değişebileceğine dair değil de içimde ne hissettiğime yönelik verdim, bunu yaptığımda, kararı vermek çok kolay oldu.
- Yakın zamanda çektiğiniz ve üstesinden geldiğiniz acıların içinde güzel bir taraf olduğunu belirtmiştiniz. Hala her gün bu şekilde düşünüyor musunuz yoksa bazen fazla geldiği de oluyor mu?
Kobe: Hayır, bazen fazla geldiği de oluyor. Ama ben güzelliği orada buluyorum. Bunların hepsi bir mücadele. Hepsi birer engel. Omzum beni rahatsız edip duruyor. Aşilim de aynı şekilde beni rahatsız ediyor. Bu tarz şeylerden uzaklaşmak gayet kolaydır.
Deli gibi gözükmek istemem ama oyunda bazen kendi kendime konuştuğum oluyor. Aşilim ağrımaya başlıyordu ve ben de 'Şimdi pes edemezsin.' şeklinde konuşuyordum. Seninle önce uğraşmaya başlar. Aşilinden sakatlandığın zaman, diğer Aşil de ağrımaya başlar, sen de 'Hadi ya, yine mi?' olursun. Yani benim için maçı terketmek, Oklahoma'da yaptığım gibi, gidip geri dönmemek, bu tarz bir endişeye karşı pes ettiğimi gösterir. Benim için gerçekten çok önemli, gerçekten, bununla yüzleşmek ve oynayabilmek.
- Tek bir kulüp için sizin kadar uzun oynayan sadece John Stockton ve Tim Duncan var - ve hiçbiri de sizin kadar etkileyici değildi. Bize bu kadar uzun ömürlü olmanın ve bir organizasyonda 20 sene olmanın nasıl bir şey olduğu hakkında bir fikir verebilir misiniz?
Kobe: Çok büyük bir onur. Bence bu çoğu oyuncunun kariyerlerini yaşamak istediği biçim. Bir kulüpte kalmak ve hayatınız boyunca onlarla kalmak rüya gibi bir senaryo. Tim, John, ben, üçümüz de bunu yaşayabildiğimiz için çok şanslıyız. Onlar pek konuşkan değiller. Ben de değilim. Ama galiba şu an öyleyim. Belki de daha az ukalayım.
- Bu gece oynayacak mısın Kobe?
Kobe: Evet, oynayacağım.
- Gerçekten mi?
Kobe: Size karşı 10 senedir oynamadım heralde.
- Üç sene oldu. 25 Ocak 2013. Artık zamanı geldi değil mi?
Kobe: Vay be. Evet, kesinlikle. Benim menümde 2 hafta izin yok.
- Kobe, aldığımız raporlara göre 'Arkadaşlar bazen takılır, afişler sonsuza kadar.' ifadesini markalaştırdığın söyleniyor. Öncelikle, bu doğruyu yansıtıyor mu?
Kobe: Evet. Aslında birkaç şeyi markalaştırdığım oldu.
- Yani bu ifadenin kariyerini tanımladığına inanıyor musun?
Kobe: Aslında yüzeysel bir bakış açısıyla bakınca, bu doğru bir yaklaşım değil. Bence öncelikle aslında o ifadenin önemini ve derinliğini bilmeniz gerekiyor. Bu, arkadaşlıklara değer vermediğiniz anlamına gelmiyor. Bu anlama en azından benim açımdan gelmiyor. Bence bunun anlamı, bir amacınız olduğunda ve bunun için çabaladığınızda, bazen zor kararlar vermek zorunda kalırsınız. Çok zor kararlar vermek zorunda kaldığınız olur. Anlamı, bir şey başarmak adına bazı ilişkileri feda etmek oluyor.
Çok zor oluyor. Elimden geldiğince, lise arkadaşlıkları ve ilişkileriyle basketbol, beyzbol veya futbol arasındaki dengeyi kurmakta sıkıntı yaşan genç oyuncu ve atletlerle konuşuyorum. Onlar da dengeyi nasıl bulabileceklerini bilmiyor. En sonunda dikkat dağıtıcı oluyorlar ve yaşları ilerleyince zamanında odaklanmaları gereken şeye tam olarak odaklanmadıkları için pişmanlık duyuyorlar. Şimdi bütün arkadaşları başka kolejlere gitmiş durumda ve nadiren konuşuyorlar. Yani benim için, inandığınız şeyin peşinde koşmanın doğasında bunlar da var. Asıl hedefinizin ve asıl yerinizin ne olacağı konusu. Arkadaşlarınız olduğu zaman, bunu anlayacaklardır. O ilişkileri asla kaybetmezsiniz. Benim 14 yaşımdan beri arkadaşlık yaptığım kişiler hala var.
- Kariyerinde hem kötü adamı hem de iyi adamı oynadın. Şimdi de emekliliğini duyurdun ve herkesin Kobe'yi seviyor olması garibine gidiyor mu?
Kobe: Evet. [Gülüşmeler] İlginç bir durum çünkü kahraman ve kötü adam olduğumuz gerçeği aslında ikisinin de karışımı olduğumuz. Olay aslında hangi bakış açısıyla baktığınız. Hepimizin bazı durumlarda içimizde kötü adam olduğu zamanlar oluyor. Kahraman olduğumuz zamanlarımız da oluyor. Ama bence anlaşılması gereken önemli şeylerden biri, bu kötü duyguları alıp harika bir şey yaratmanız gerektiği. Ve bunlardan kaçılmaması gerektiği.
Sevgiyi hisseetmek biraz ilginç tabii ki. Soyunma odasındaki çoğu adamdan daha çok hayran oyu almam da çok ilginç, takım arkadaşlarım bazen antrenörümüz Gary Vitti bazı hikayeleri paylaştığında ve eskiden söylediğim ve yaptığım şeyleri anlattığında, diyorlar ki 'Ne? Tam bir pislikmişsin'! [Gülüşmeler] derlerdi. Ben de 'Galiba öyleymişim, galiba öyleydim.' derdim. Ama biliyorsunuz ki, bence hepimizde bu hislerin ikisi de bulunuyor.
Haber; Sporx.com
Diğer haberleri görmek için aşağıya kaydırın.
Diğer Haberler
Diğer haberleri görmek için aşağıya kaydırın.