Sporx Logo
Takımım Fikstür Puan Durumu Canlı Skor
Geri
İleri
'Sinan Engin'e karşıyım'
Sporx'e ücretsiz abone ol, ilk bilen sen ol!

"Sinan Engin'e karşıyım"

Futbolun asi kızı Nilay Yılmaz, Beşiktaş'ın gayet kötü yönetildiği kanaatinde... Yıldırım Demirören'in bu hataları şirketinde bir müdürü yapsa kovulacağına ise kesin gözüyle bakıyor. Yılmaz, Sinan Engin'in takımdaki menajerliğine karşı olduğunu açıklarken, Ertuğrul Sağlam'ın yıllar önce Beşaktaş'ta maruz kaldığı tavrı şimdi futbolcularına karşı uygulamasını ise affedemiyor. Yılmaz, hemcinsi Süreyya Ayhan'ın her şeyi olan adama, eşine karşı çıkamadığına, bunun da erkek egemen toplumun dayatması olduğuna inanıyor...

***

Yakan Top ile Milliyet'te spor yazılarını kaleme alan Nilay Yılmaz ile sporu ve futbolu konuşacağız.
Yaklaşık 1 hafta boyunca süren telefon trafiğinin sonucunda kâh onun işleri, kâh benim zamansızlığım derken en sonunda Sıraselviler Redbo Restaurant'ta karşı karşıyayız.

--Haber reklamdan sonra devam ediyor--
Özenli ama sade bir hanım var karşımda.
Melun bir İstanbul trafiğinden kaçan iki hanım olarak uzun süredir tanıyormuşçasına sıcak bir ortamda karşılıyoruz birbirimizi...
Yorucu bir günün ardından bu sohbet için bir aradayız.

Karşılıklı 'nasılsınız'ların ardından, bu yorgunluğun tadı çay olmadan çıkmaz ki!..
Allah'tan Nilay da benim gibi sıkı bir çay dostu çıkıyor!..
Röportajımızı yaptığımız mekan Redbo'daki dostlar sohbetimiz boyunca bize bol bol çay taşıyorlar...

Sohbetimize başlarken, Nilay çocukluğunda tam bir 'Erkek Fatma' olduğunu anlatıyor.
TRT'li yıllarda yetişmiş bir kız çocuğu olarak yetişen Nilay Yılmaz'ın futbol merakının nereden geldiğini öğrenme çabasındayım.
?Babanın futbola bir düşkünlüğü olsa gerek? diye düşünürken, aksine Yılmaz Ailesi'nin reisinin televizyonda maç yayını başladığında aletin düğmesine basmayı tercih ettiğini öğreniyorum.
Çok sevdiği bir kuzeninin Beşiktaşlı olmasının, taraftarı olduğu Kara Kartal?ı sevmesinde büyük etkisi olduğunu belirtiyor Nilay Yılmaz.
Futbolu sevmesinde değil ama Beşiktaş taraftarı olmasında bu ilk buluşmanın altını çizerek...

?Fenerbahçe'nin şampiyon olduğu yıl Heybeliada'da şampiyonluk kutlamalarında balkondan Beşiktaş bayrağı sallarken, biri bana ?O, Fenerbahçe bayrağı değil? dedi. İşte, ilk kez o zaman, ?Ben Beşiktaşlıyım? dedim.?

Nilay Yılmaz, en eski Beşiktaş hatırasını anlatırken öğreniyorum ki, çocukluğunu erkek arkadaşlarıyla futbol ve bilye oynayarak geçirmiş...
Bursalı bir ailenin İletişim Fakültesi mezunu çocuğu olarak Milliyet'te Taktik ekinin çıkacağı dönemde Fanatik Gazetesi Müdürü Necil Ülgen ile görüşmesiyle spor dünyası içindeki duruşu da belirlenir Nilay Yılmaz?ın...
Yakan Top ile Milliyet?te yazılarını kaleme alan Nilay Yılmaz'ın kendine has esprili üslûbu dikkat çekiyor.

- Erkeklerin kendilerini en özgür hissettikleri nokta olan futbol aleminde sırf erkek olmadığı için eleştiri oklarına hedef olduğunu hissediyor mu acaba?..
?Muhakkak. Ağırlıklı olarak suya sabuna dokunmayan yazılar yazdığımda gelen e-mail sayısıyla, birilerini eleştirdiğimde gelen e-mail farklı oluyor. Mesela Sinan Engin'i eleştirdiğimde, onu sevmeyenler kadar sevenler de oluyor. 'Elinin hamuruyla erkek işine karışma', 'Sen futboldan ne anlarsın' gibi eleştiriler alıyorum. Baştan gelen e-maillere yanıt veriyordum. Sonra bundan vazgeçtim. Şimdi sadece düzgün eleştirilerde bulunan insanlara, ?Şu, şu sebepten? şeklinde düşüncelerimi açıklıyorum. Hakaret içeren e-mailleri yanıtsız bırakmaya tercih ediyorum.?

?ÇUVALDIZI KENDİME BATIRIYORUM?

- Beşiktaş tarafı olduğunuzu kabul ediyorsunuz, yazılarınızda da Beşiktaş öne çıkıyor...
?Sadece Beşiktaş yazıyor değilim. Ama şu an en çok problem Beşiktaş'ta olduğu için öyle bir görüntü ortaya çıkabilir!  Beşiktaşlı dostlarım var, sonuçta ben de bir Beşiktaş taraftarıyım. Alınan hatalı kararlara daha çok tepki gösteriyorum. Fenerbahçe'de de aynı şeyler olabilir. Ama, o takımı desteklemediğim için o kadar sert tepki göstermiyorum. Beşiktaş'ı daha sert eleştiriyorum. İğneyi değil, çuvaldızı kendime batırıyorum.?



- Peki taraftar ve gazeteci çizgisini nasıl ayrıştırıyorsunuz?
?Bu işe başlarken, gazeteci değildim. Hâlâ da gazeteci olduğumu düşünmüyorum. İşin mutfağında yeni yeni bulunmaya başladım. 1 yıl sonra 'gazeteciyim' diyebilirim. Şu an kendime sadece 'spor yazarı' diyorum. Deli gibi maçların hepsini takip ediyordum. Bu işin içine girince ve birçok şeyi görünce normalleştiğimi düşünüyorum!..?

?LİVERPOOL?U 5 YIL ÖNCE YENSEYDİK, ÇILDIRIRDIM?

- 'O birçok şey'in içinde olunca sevginiz törpülendi mi?
?Muhakkak. Şu an öyle nitelendirilse de gazeteci kimliğim daha ağır basıyor. 'Ah! ne güzel günlerdi o günler' diyorum. Beşiktaş, Liverpool'u 5 yıl önce yenmiş olsa, çıldırırdım. Ama şimdi gayet normal karşılıyorum.?

- Maç seyrederken, sakin misiniz?
?Gayet sakin maç seyrederim. ?Ayağa kalkıp, zıplayayım? yoktur bende. Hani o, 'Çekirdekçi taraftar' denilen tiplemelerdenim yani. Rıza Çalımbay zamanıydı sanırım, Samsun maçıydı. Fenerbahçeli bir arkadaşımla maça gittim. Beşiktaş gol attı, Fenerbahçeli arkadaşım, 'Goolll' diye ayağa fırladı. Döndü, bana, 'Sen Beşiktaşlı değil misin' dedi. Ben ise gayet sakin ona soruyordum, 'Sen Fenerbahçeli değil misin?!..?

?BEŞİKTAŞ YENİLDİ Mİ? YARIN OKUL YOK?

- Çocukluğunuzda da mı böyleydi?
?Nerede?.. O zaman deli gibiydim. Oturup ağlardım. Okula gitmezdim. Pazar günü Beşiktaş yenildiğinde, annem bilirdi ve beni sabah okula gitmem için uyandırmazdı... Sonradan böyle oldu!..?

- Beşiktaş taraftarı tribünde agresif mi?
?Ben taraftarının gayet sağduyulu olduğunu düşünüyorum. Galatasaray'ın işleri iyi giderken de tribünleri dolmuyor. Fenerbahçe'nin yaşadığı bunca güzelliğe rağmen seyircisi azaldı. Belediye maçında tribünler boştu. Ama Beşiktaş, işleri yolunda gitmemesine rağmen, yine taraftarı geliyor maça. Beşiktaş taraftarının yaşadığı son 4 yıldaki travmayı, Fenerbahçe taraftarı yaşamış olsaydı, bence Saracoğlu bomboş olurdu. Şiddet olarak tarif edilen şeyin ülkenin içinde bulunduğu genel durumla ve ekonomik koşullarla da alâkalı olduğunu düşünüyorum.?

?BEŞİKTAŞLILIK, 'DİĞER' OLMAKTIR?

- İşler kötü giderken Beşiktaş taraftarının bu şekilde takımına sahip çıkışını neye bağlıyorsunuz?
?Beşiktaş taraftarının şöyle bir sloganı vardır: ?Biz seni sevinmek için sevmedik ki?... Bir takımın şampiyon olması bizim için o kadar önemli değil. Sonuçta Beşiktaş bu ülkenin tırnak içinde 'Üçüncü Takımı'dır. Ama bu insanlar yine de Beşiktaş taraftarı olmuşlardır. Galatasaray'ı ya da Fenerbahçe'yi tutmamışlardır. Bence birçok insanın Beşiktaş taraftarı olmasında 'denge unsuru'nun büyük bir etkisi vardır. Fenerbahçe, Galatasaray ve üçüncü takım... Yani, 'diğer' olmak. Seba zamanında bahsedilen, 'Beşiktaş duruşu', 'Şerefli ikincilik' denilen şey... Onların hepsini sahiplenmiştir Beşiktaş taraftarı. Şampiyonluk onların sevgisinin yanında hiç bir şeydir. Önemli olan Beşiktaş sevgisidir. O, takımın illa da şampiyon olması için tribüne gitmez. Çocuklar, şu an Çarşı sempatisiyle Beşiktaş taraftarı oluyorlar.?

- Herkes Beşiktaş'ın kötü yöneldiği konusunda hemfikir, ama değişen bir şey yok... Neden?
?Bu kadar borcun altına girecek bir yönetim bulunamıyor. Muhalefet duramıyor. Sonuçta Yıldırım Demirören bu borçları kendisi yapıyor. O, oyuncuları ben almadım. Kimse yönetime talip olamıyor.?

?DEMİRÖREN'İN YAPTIKLARINI MÜDÜRÜ YAPSA, BABASI ŞİRKETİNDEN KOVARDI?

- Bu yönetimin başarısızlığının sebebi nedir sizce?
?Ben Yıldırım Demirören'in Beşiktaş'ı çok sevdiğini, gerçekten çok sevdiğini düşünüyorum. Ama, 'Herkes, her şeyi başaracak' diye bir şey yok. Yönetemiyor, bu ayrı bir yetenek. Sürekli hatalar yapıyor ve buna rağmen hâlâ inatla orada oturuyor. Aynı şeyleri kendi şirketlerinde yapan genel müdürü olsaydı, babası onu ertesi gün kovardı. Sevgisine sözüm yok. İnsanların, 'Ben bu işi beceremedim' diyerek gitmesini de bilmesi lazım. Ben Beşiktaş Kulübü'nün başkanı olsam ve kulübü bu şekilde yönetiyor olsam, ?Beşiktaş Kulüp Başkanı'yım? demeye utanırım. Gizlerim, söylemem. ?Sen bu kulübü nasıl bu noktaya getirdin? derler diye utanırım.?
 
- Ülkemizde futbol farklı bir statüye yerleşme unsuru olarak görülüyor. Siz de bunların içinde bir yazarsınız...
?Zaten elimden geldiğince bunları yazmaya uğraşıyorum. Bizim ülkemizde bu durum ego tatmini. Yöneticilerimizde televizyona çıkma hastalığı var.?

?SİNAN ENGİN'İN MENAJERLİĞİNE KARŞIYIM...?

- Sinan Engin'i eleştiriyorsunuz. Takıma yakıştırmıyor musunuz?
?Sinan Engin'in şu an takımın başında menajer olarak bulunmasına karşıyım. Zamanında bu takımın başında menajerlik yapmış ve kulübün yetkilerini kendisi ve başkalarının çıkarlarına kullandığı için mahkemesi devam eden birisi. Bu konuda hukuken aklansa dahi, birçok insanın vicdanında aklanmayacak Sinan Engin. Böyle bir insanın tırnak içinde 'Beşiktaş Duruşu' lafından hoşlanmıyorum ama ona aykırı olduğunu düşünüyorum. O yüzden menajerliğine karşıyım.?
 
- Yapabiliyor mu sizce menajerliği?
?100. yılda yaptığı söyleniyor ama... 100. yıl öyle bir havaydı ki... Yönetim şampiyonluğa inanmıştı. Takımın başında Lucescu gibi bir hoca vardı. Şampiyonluğa herkes yoğunlaşmıştı. ?Şampiyon takımın başında Demirören ve ben vardık, bizi eleştiriyorlar? diyerek şampiyonluğun kendisinden geldiğini söylüyor ama, hiç öyle bir durum yok. Gerçi, Alaaddin Çakıcı telefon konuşmalarında, ?Şampiyonlukta hiç mi katkımız yok Sinan? demişti orası ayrı...?

- Bu tür ilişkilerin aleni şekilde bilinmesine rağmen, yine de görev verilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
?Yıldırım Demirören'in takdiri!.. Demirören bu işin üstesinden tek başına gelemiyor. Bir işi yaparsınız, daha önce yapabilmişsinizdir. Yapamadığınızda, üstesinden geldiğiniz günlerdeki insanları ararsınız. Yıldırım Demirören'in ruh halinin bu olduğunu düşünüyorum. Sinan Engin, göreve gelmeden önce Yıldırım Demirören'i çok eleştiriyordu. Hatta, Beşiktaş Başkanlığı'na dahi aday olacağını söylemişti Sinan Engin. Demirören, Sinan Engin'i menajer yaparak, bu eleştirilerden kurtuldu en azından...?

?SANA YAPILAN YANLIŞI, SEN NASIL YAPARSIN HOCAM?..?

- Ertuğrul Sağlam, yerinde bir tercih miydi? Yaşı konusunda temkinli davranmak gerekli mi?
?Ben hocaların büyük takımların başına gelmesinde bir yaş kriteri olmasına karşıyım. Önceden bu Rıza Çalımbay için de söylenmişti. Bu, yönetmeyi ne kadar berecebildiğiyle alakalı bir durum. Demirören, 'Akasındayım' dedi. Çalımbay arkasına dönüp baktığında ise kimse kalmamıştı. Ertuğrul Sağlam'ın Demirören yönetimiyle çalışmasını istemezdim. Çünkü, sabırlı, bu işten anlayan bir başkan değil. O açıdan istemezdim. Sağlam, 2-3 yıl sonra Beşiktaş'ın başında görmek istediğim insandı. Ama oldu, bakalım. Demirören de arkasında duruyor şu an. Ama bu son, oyuncuların gönderilmesinde Ertuğrul Sağlam'ın düzgün bir tavır gösteremediğini düşünüyorum. Zamanında sen de bu takımdan neredeyse kovulmuşsun. ?7-8 oyuncuyu göndereceğim, istediğim verimi alamadım? demek, doğru bir tavır değildi. Ama onun da aklını Sinan Engin'in çeldiğini düşünüyorum.?



?BEŞİKTAŞ, ALİ ŞEN'İN FENERBAHÇE'SİNE DÖNDÜ?

- Ya Koray'ın gönderilişi...
?Sonuçta Koray  bu takımın üçüncü sırada da olsa kaptanıdır. 'İbrahim Üzülmez ve İbrahim Toraman olmadığında kaptan o'dur' diyorsan, kaptanı pazarlayamazsın. Ben Beşiktaş'ın Ali Şen zamanındaki Fenerbahçe'ye dönüştüğünü düşünüyorum. O dönem, Aykut ve Oğuz gönderilmişti. Değerlere sahip çıkılmayan bir dönem vardı, şu an bunu Beşiktaş yaşıyor. Ama kötü bir kopyası...?

- Ama bir milli maçta basın tribününe hakeret eden gencimize de kaptan payesi verdik...
?Emre vakasında, Fatih Terim'in yerinde ben olsam Emre'nin milli takım ile ilişkisini keserdim. Ki, muhtemeldir şampiyonaya gitmek için çok ödün verdi. Böyle bir şeyi görmezden gelmek dahi bu ödünlerin başındadır bence. 'Basınımız' dediğimiz şey de bundan çok farklı değil. Marsilya maçını basın tribününde seyrediyorum. Biri, Beşiktaşlı futbolculara sürekli küfrediyor. Arkamızda da Fransızlar oturuyor. Beşiktaş ikinci golü attıktan sonra o ağabeyim, babam yaşındaki adam döndü, Emre'nin yaptığı hareketi Fransızlar'a yaptı. TSYD, Emre'yi kınadı ya!.. Yetmiyor... Spor kültürümüzde çok ciddi bir eksiklik var.?

- Tek kelimeyle Beşiktaş'ı tanımlayacak olsanız, nasıl ifade ederdiniz? Sempatik, sevimli, hırslı, güçlü, gururlu.
?Taraftarı yaratıcı, neşeli. Takım ise sempatik...?

- Holosko'yu nasıl değerlendiriyorsunuz?
?Holosko'nun üzerine düşen görevi layıkıyla yerine getirdiğine inanıyorum.?

?ŞAMPİYONLUKTA BEŞİKTAŞ-GALATASARAY ÇEKİŞİR?

- Sezon sonunda şampiyonluk favoriniz kim?
?Beşiktaş bu yarışın içinde olur. Beşiktaş ile Galatasaray çekişir diye düşünüyorum. Şampiyonlar Ligi?ne yoğunlaşacağı için, Fenerbahçe?nin düşüş yaşayacağını düşünüyorum.?

- Beşiktaş'ın Avrupa Kupaları'ndan sıyrılmış olması lig için avantaj mıdır?
?Zannetmiyorum. Ayrıca ben 8-0'lık Liverpool yenilgisinin takıma iyi geldiği kanaatindyim. En ağır travmayı yaşadılar çünkü. Ve onu atlattılar. Sezon sonuna kadar mücadeleyi sürdüreceklerini düşünüyorum. Bizim toplum olarak övgülerimiz de abartılı, yergimiz de. Bunu Liverpool maçında açıkça gördük. Beşiktaş yendiğinde ?Biz yaptık? diyerek kendisini de de işin içine katan basın, Beşiktaş'ı yüceltti, 8-0'da ise 'Rezil olduk' dedi...?
 
- Haziranda bizi zorlu bir sınav bekliyor.  EURO 2008'deki şansımızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
?Ben EURO 2008?de aynı kötü anların yaşanacağını zannetmiyorum. Türkiye'nin de çok iyi şeyler yapacağını düşünmüyorum. Çünkü, oynanan futbol bunu gösteriyor. Muhtemelen kadroya giren oyuncuların o zamanki performansının çok büyük etkisi olur ama, gruptan çıksak dahi ileri gidebileceğimizi zannetmiyorum.?

?KADINLARA FUTBOLU SEVDİRMEK İÇİN İŞE KADIN DAHİL EDİLİYOR?

- Basında kadın futbol yazarının sayısının belirli bir sınırda tutulduğuna inanıyor musunuz?
?Durum bence şu. Futbolun bu kadar popüler olması ve dönen paranın ciddi miktarlarda seyretmesi nedeniyle kadınlara da futbolu sevdirmeye çalışıyorlar. Bunu en kolay yapmanın yolu, kadın spikerlerin, kadın spor yazarlarının sayısını artırmaya çalışmak. Şu bir gerçek ki, bir daralmaya gidileceği zaman, her yerde olduğu gibi yine kadınları  işten çıkartırlar. Milliyet'te bir daralmaya gidilecekse, ilk ben kapının önüne konurum diye düşünüyorum.?


 
- Ama herkes futbol hakkında görüş beyan edebiliyor...
?Futbol üzerine herkes bir şeyler biliyor. Özellikle futbol diye üzerine basa basa söylüyorum. Spor değil, önce futbol var ülkemizde. Değişik insanların çıkması, renk olarak değerlendirilmesi ayrı bir şey ama. Bu insanlar sadece futbolcuları eleştiriyor ve teknik direktörün tercihlerini beğenmeyerek bunun üzerinden o işi yapıyorlarsa, doğru yapıldığını düşünmüyorum. Bunu, kahvedeki, sokaktaki insan da yapıyor. Ben top oynamadım, ama bu işi seviyordum ve yapabileceğime inandım. Ben gidip de teknik direktörleri, futbolcuları eleştirmem. Çünkü, o futbolcularla o diyaloglara giren kişi teknik direktördür. O işi bilen odur. O benden daha iyi bilir. O benim haddim değil. Ama birçok insan bunun haddi olduğunu düşünerek, o insanları eleştiriyor. Ben de bunu eleştiriyorum. Ama eski futbolcuların bu işi yapabilenleri de var aralarında...?

?HERKES İŞİNİ YAPSIN?

- Örnek vermek ister misiniz?
?Rıdvan Dilmen...  İşsiz kalıp da bu işi yapmıyor Rıdvan Dilmen. Bu işi meslek edinmiş. Feyyaz Uçar mesela. Ben bir kaç yazısını hatırlıyorum Feyyaz'ın, gayet keyifliydi. Teknik direktörlük yapıp da, kendine kulüp bulamayınca gidip gazete köşelerini alan, tekrar teknik direktörlüğe döndüğünde o işi bırakan insanların bu işi kirlettiğini düşünüyorum. Mehmet Demirkol'un yazısında okumuştum. TV'de Aykut Kocaman'a  ?Gel birlikte program yapalım? dediklerinde, ?Önümüzdeki sezon belki de birlikte çalışacağım insanları nasıl eleştireyim? Bu benim işim değil? demiş. Bakın Lig TV kan kaybediyor. Ersun Yanal gitti, Yılmaz Vural gitti. Geçen gün Erdoğan Arıca'yı gördüm TV'de, Çaykur Rize'ye gitti. Bu insanların yapmasına karşıyım. Herkes işini bilsin. Bu bana, boşta kalınca bir yerde görünür olmak, kendini ifade etmek kaygısı taşıdığını düşündürtüyor.?
 
- Futbolun markasının gün geçtikçe kirleniyor olmasının nasıl önüne geçeceğiz pekâla?
?Spor basını kendine dönüp özeleştiri yapan bir kurum değil. Ben bu işin içinden kolay kolay çıkılacağını zannetmiyorum. Teknik direktörleri ve futbolcuları eleştirmekten çok, bu işi gerçekten yapan insanların sayısının artmasıyla olabilecek bir iş bu.?

- Yorum yaparken, özellikle dikkat ettiğiniz hususlar var mı?
?Ben futbolun gülen yüzünü göstermeye çalışıyorum. Çünkü bizim yazarlarımız futbolu o kadar asık suratlı hale getiriyorlar ki. Bu hususta kadınların ayrı bir yeri olduğunu düşünüyorum. Mesela Feryal Pere. Çok güzel bir şekilde Fenerbahçe aşkını yazıyor. Alex kötü bir şey dahi yapmış olsa onu değil, Fenerbahçe aşkını yazıyor.?

?HAYATIN GİZİ FUTBOL DEĞİL?

- Bu kadının anaç tarafından kaynaklanıyor olsa gerek...
?İşte bu anlamda kadın spor yazarlarının da artması gerekiyor. Erkekler futbolu asık suratlı hale getiriyorlar. Futbolu hayatın en önemli gizi zannediyorlar. Bunun üzerine saatlerce konuşabiliyorlar. Ben işim gereği pazar geceleri bütün o programları izlemek zorunda olan bir zavallıyım!.. Ama işim gereği...?

- Toplum olarak eleştirinin dozunu kaçırıyor muyuz dersiniz?
?Bizim şöyle bir kültürümüz var. Bir şeyi olmadığı kadar yüceltiyoruz. Olmadığı kadar da yerin dibine batırıyoruz. Mesela, Aydın Yılmaz diye bir futbolcu vardı. Galatasaray'da 2 yıl önce son saniyede Konyaspor?a gol atmıştı, şampiyon oldukları sene.?

- Şimdi nerede?
?İstanbul Büyükşehir Belediye'de ve bunu bilen insan sayısı çok az. Vestel Manisa'ya kiraladılar, sakatlandı. Sene başında da İstanbul Belediye'ye geldi. O çocuğa methiyeler düzüldü ki, çocuk kendisini göklerde buldu. O ilgi bittiğinde, Aydın'ın halini düşünün. Mesela, Hakkari'de şehit olan askerlerden sonra, milli maç nedeniyle futbolculara o kadar manevi baskı yüklen ki, o takımın yenileceği belliydi. Tıpkı Sivas'ta Sivasspor'un Fenerbahçe maçına hazırlanması gibi.?
 
- Sivasspor'un çıkışını nasıl değerlendiriyorsunuz?
?Bir Anadolu takımının şampiyonluğu bence hayal. Bu tür çıkışların artmasından yanayım. Onlar sonuçta futbolu güzelleştiriyorlar. İspanya liginde Real Madrid ile Barcelona arasında 9 puan fark var. Bizim 1. ve 4. takımımız arasında ise çok az fark var. Gayet heyecanlı bir lig yaşıyoruz. Geçen sene Kayseri idi. 2003-2004'te Gençlerbirliği. Vestel Manisa'nın da dengesini biz bozduk. Ersun Yanal'ın aynı gün 4 ayrı gazetede röportajlarını okudum. Durumu oyun olarak göremiyoruz. Endüstriyel boyutuna bakıldığında herkes bu pastadan nemalanmak isteyince eleştiriler ve övgüler de abartılı oluyor.?

?İKİ TAŞ BİR TOP: İŞTE FUTBOL?

- Basketbol ve voleybol biraz daha eğitimli kesimin sporu olarak görülürken, futbol daha varoşların sporu olarak kabul edilir. Siz de aynı görüşte misiniz?
?Hiç öyle düşünmedim. En zor kuralı ofsayt olan bir oyundan bahsediyoruz. Benim çocukluğum sokaklarda futbol oynayarak geçti. Basket oynayarak değil. Çünkü, potamız yoktu, filemiz yoktu. İki tane taş koyarsınız, kale olur. Top için kağıt parçaları dahi yeterlidir. Ben bu yaşta dahi, önüme bir pet şişe çıksa top gibi tekme atmadan geçemiyorum. Futbolu hiç banal bir spor olarak düşünmedim. Çok basit bir oyun. Herkes rahatlıkla anlar. Ben bile voleybolun kurallarını doğru dürüst bilmem. Ama futbol bir yerde kaçırırsanız, diğer bir kanalda rahatlıkla yakalayabiliyorsunuz. Geçen gün TRT'de Artistik Patinaj Şampiyonası'nı izlediğimde çocukluk günlerim aklıma geldi. Birçok kuralı bildiğimi fark ettim. Ama şunu da anladım ki, futbolun nasıl her şeyi kaplıyor ve gözümüze sokulan şey sadece futbol... Bu da yine spor basınının suçu...?
 
?SÜREYYA DA ERKEK EGEMEN TOPLUMUN KURBANI?

- Kadın dayanışması gösteriyor musunuz? Soruyu bir kadın sporcumuza getirmek istiyorum. Doping yaptığı için ceza alan Süreyya Ayhan'a bakışınız nedir?
?Doping yapan sporcuların sadece kendilerinin suçlu görünmesine karşıyım. Sonuçta biz o insanlardan başarı bekliyoruz. Başarı, başarı yüklüyoruz. Biz onları o hale getiriyoruz. Süreyya'nın bu noktaya gelmesinde en büyük pay bizimdir. Süreyya Ayhan'ı hiç tanımıyorum, telefonda dahi konuşmadım. Röportaj yapmayı çok istedim. Olmadı. Dendiği gibi Süreyya Ayhan eşinin etkisinde kaldıysa, bu da bizim suçumuz. Sonuçta bu kadın 12-13 yaşında gözünü açmış, onu görmüş. Babası, kocası, hocası her şeyi. Sonuçta Süreyya'da erkek egemenliğinin kurbanı oldu diyebiliriz. Her şeyi olan bir adam ve o adama karşı duramadıysa bu yine bizim suçumuz. Yani sistemin suçu...?

?BENGAY KOKUSU ZİHNİ AÇMIYOR Kİ??

- Futbolu eleştiren kadın yazar olarak erkekler sizi nasıl eleştiriyor?
?Muhakkak ki, taraftarın beni erkek yazarlar kadar ciddiye almadığının farkındayım. Sonuçta onların gözünde ben bir kadınım ve onlar kadar iyi bilmeyebilirim... Hep Bengay kokusu almamakla eleştirilirim. ?Top oynadın mı? anlamında... Selçuk Yula ile bir atışmamız olmuştu. İbrahim Kaş?ın sakatlanmasından sonra, beni 'futboldan anlamamakla' itham etmişti. Ben de ?Haydi diyelim ki, futboldan anlamıyorum. Benim anlatmak istediğim insanlıktı. O dönem -İyi ki sakatlandı-cı bir basınımız olmuştu. 20 yaşındaki bir topçunun ayağının kırılma ihtimalinden bahsediyoruz. Zora geldiğinde hep futbolu anlamamakla, Bengay kokusu almamakla eleştiriliyorum ama Bengay kokusunun da zihni açtığını kanıtlayan bir veri yok ortada? diye yazmıştım. Hâlâ da aynı görüşteyim.?

- Yazılarınızdan sonra aldığınız hoş bir eleştiri ya da övgü var mı unutamadığınız?..
?En son Koray ile ilgili yazımdan sonra Atilla Ağabey (Gökçe) aramıştı. ?Gözlerinden öpüyorum. Hepimizi ters köşeye yatırdın, ellerine sağlık? dedi. Çok etkilenmiştim.?

- Taraftar sizinle karşılaştığında ne yapıyor?
?Taraftar beni tanımıyor!.. Gazedeteki fotoğrafla ben artık benzeşmediğim için tanımıyorlar. Tanıdığım insanlardan ise güzel tepkiler alıyorum.?

***

'Asi Ruh' adlı bir Çarşı belgeseli hazırlıyor Nilay Yılmaz bu sıralar.
Kendisini nadiren tanıyan insanlarla, sürekli futbol konuşuyor olmasından da bazen şikayet ettiği ettiği oluyor...
Bu durumu açıklarken de, ?Bu benim işim. Bir yerden sonra ne kadar hobim olsa da başka şeyler yaşamak isterken, yeniden futbolun içine dönmek bazen rahatsız edici oluyor? diyor.

Futbolu konuşurken gözlerinin içi parıldıyor Nilay'ın...
Işıl ışıl bakıyor bana.
Kendisini, çocukluk günlerini anlatırken, erkeklerle top peşinde koşan afacan duruyor adeta karşımda.
Kendinden emin, sakin ama, her an için 'Vurduğu bir tekmeyle camı kırabilir ya da salondaki vazoyu alaşağı edebilir' edası hakim duruşunda.
Spor konuşmak için yola çıktık, ama o '3 F' formülü (Fado, Fiesta, Futbol) girdabındaki futbolun büyüsüne biz de kapıldık.
Yine meşin yuvarlağın etrafında dolandık durduk velhasıl.
Gerçi, ben halimden hiç şikâyetçi değilim.
Dünya şirini bir hemcinsimle dolu dolu sohbet ettim.
Onun da dili sivri, bendenizin de!...
Eee o kadar top etrafında döner misin?
Olacak o kadar...
Belli işte!..
Adı üstünde,
Yakan Top!..

Röportaj: Saadet ÖZCAN

Haber; Sporx.com
Diğer haberleri görmek için aşağıya kaydırın.
Diğer haberleri görmek için aşağıya kaydırın.
Sporx Anasayfasına Dön yukarı ok
Sporx Anasayfasına Dön

Cevabınız için TEŞEKKÜRLER.

KAPAT