Geri
İleri
Sporx'e ücretsiz abone ol, ilk bilen sen ol!
Türk futbolu batıyor mu? İşte cevabı...
|| Son güncelleme
Finansal Fair Play (FFP) kurallarına uymadığı gerekçesiyle UEFA Finansal Kontrol Kurulu Yargı Komisyonu'na sevk edilen ve Avrupa kupalarından men cezası alması gündemde olan Galatasaray'ın içinde bulunduğu süreç, gözlerin diğer kulüplerin mali yapısına çevrilmesine neden oldu.
UEFA'nın 2010'da kabul ettiği ve 2012'den itibaren uygulamaya konulan FFP kuralları, kulüplerin gelir gider tablosunu en azından denkleştirmek, bu sayede de adil yarışma ortamını korumak ve takımların ilerleyen yıllarda karşılaşacağı iflas riskinin önüne geçmeyi amaçlıyor.
Bu çerçevede takımların son 3 yıldaki mali tablolarını inceleyen UEFA, kriterleri yerine getirmeyen ekiplere, içlerinde puan silme, transfer yasağı koyma, Avrupa kupalarından men etme gibi yaptırımların da bulunduğu 9 kalemden oluşan ceza sistemi belirlemiş durumda.
UEFA, 2014'te ise hesaplarında aykırılık tespit edilen Galatasaray ve Trabzonspor'a 200 bin avro para cezası verdi.
- Avrupa'da da birçok kulüp cezalandırıldı
UEFA'nın finansal sorunlar sebebiyle ceza verdiği kulüpler, sadece Türkiye'dekilerle sınırlı değil.
İspanya'dan Malaga, Romanya'dan Rapid Bükreş ve Yunanistan'dan Giannina ile Panathinaikos, 2012'de Avrupa kupalarından birer yıl men edildi. UEFA, 2014'te Romanya’nın Cluj ve Astra takımlarıyla, Litvanya temsilcisi Ekranas ve Sırbistan ekibi Kızılyıldız'a aynı gerekçeyle 1 yıl Avrupa kupalarından men cezası verdi. FFP kuralları sonucu 2015'te men cezası alan kulüp Dinamo Moskova oldu ve Rus takımı, içinde bulunduğumuz 2015-2016 sezonunda UEFA turnuvalarına katılamadı. Yine 2015'te İngiltere İkinci Futbol Ligi (Championship) ekiplerinden Blackburn Rovers, Leeds United ve Nottingham Forest'a transfer yasağı getirildi.
UEFA, şu ana dek uyguladığı cezai işlemlerde en çok para cezasına başvurdu. Türk ekiplerinin haricinde para cezası alan ya da gelirlerine tedbir kararı konulan kulüpler arasında Manchester City (İngiltere), Paris Saint-Germain (Fransa), Rubin Kazan, Anzhi, Zenit (Rusya), Levski Sofya, CSKA Sofya (Bulgaristan), Borac Banja Luka, Sarajevo, Zeljeznicar (Bosna Hersek), Vojvodina (Sırbistan), Maccabi Netanya (İsrail), Shkendija (Makedonya), Buducnost Podgorica, Rudar Pjevlja (Karadağ), Floriana (Malta), Ruch Chorzow, Lech Poznan (Polonya), Sporting Lizbon (Portekiz), Vaslui (Romanya), Arsenal Kiev (Ukrayna) ve Atletico Madrid (İspanya) bulunuyor.
- Geçen sezon 6 Türk kulübü, UEFA'dan lisans alamadı
UEFA, geride kalan 2014-2015 sezonunda Spor Toto Süper Lig'de mücadele eden 6 kulübe lisans vermedi.
Kulüplerin UEFA tarafından düzenlenen müsabakalarda yer alabilmeleri için UEFA'nın belirlemiş olduğu, Kulüp Lisans ve FFP kriterlerini yerine getirmesi gerekiyor. Bu kriterler; sportif, altyapı, personel-idari, hukuki ve mali kriterler olmak üzere 5 başlık altında toplandı.
UEFA, bilhassa mali yükümlülükten dolayı, 2014-2015 sezonunda Kasımpaşa, Gaziantepspor, Eskişehirspor, Mersin İdmanyurdu, Kayseri Erciyesspor ve Balıkesirspor'a söz konusu lisansı vermedi. Bu kulüpler, geçtiğimiz sezon Avrupa kupalarına katılma hakkı kazansalardı, UEFA lisansı alamadıkları için bu sezon "Avrupa sahnesine" çıkamayacaktı.
UEFA'nın bu sene hangi takımlara lisans verip vermeyeceği ise mayıs ayında belli olacak.
Bu arada UEFA Kulüp Lisansı haricinde, Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) tarafından da kulüplere Ulusal Kulüp Lisansı veriliyor. Türkiye liglerinde oynayabilmek için her kulübün bu lisansı alması gerekiyor.
Ulusal lisans için gerekli şartlar ise UEFA lisansı için sunulan kriterlerle aynı ama cezai müeyyideler, "kaldırılmış" denecek kadar hafifletilmiş durumda. Bu sebeple de UEFA'dan ceza alan ve lisans verilmeyen kulüplerin hiçbiri yerel federasyondan herhangi yaptırımla karşılaşmadı.
Söz konusu kriterler gerekçe gösterilerek, TFF'nin bu sezon başında ceza verdiği kulüpler ise PTT 1. Lig ekiplerinden Samsunspor ve Denizlispor ile Spor Toto 2. Lig'de mücadele eden Orduspor, MKE Ankaragücü, Kahramanmaraşspor, Bucaspor ve Tarsus İdmanyurdu oldu. TFF, alt liglerde mücadele eden bu 7 kulübe, 3 puan silme cezası uyguladı.
- Süper Lig, yayın gelirlerinde Avrupa 6.'sı
Spor Toto Süper Lig, yayın gelirleri sıralamasında Avrupa'da 6. sırada bulunuyor.
Süper Lig kulüpleri 90'lı yılların ortasına kadar yayın hakkından pek de kar elde edemedi. Kulüplerin para kazandığı ilk sezon, 1994-1995 ve 1995-1996 sezonlarıydı. Söz konusu iki yılda takımların yayın hakkından elde ettiği toplam gelir 30 milyon doları buldu ancak bir sıkıntı vardı. Her takım kendi yayın hakkını pazarladığından, İstanbul'un üç büyük takımı Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe ile Anadolu takımlarının gelirleri arasında uçurum mevcuttu.
Bu sorunu biraz olsun hafifletmek adına 1996'da havuz sistemine geçildi ve yapılan 3 sezonluk ihale sonucunda da ligin tüm maçları 140 milyon dolara (ilk yıl 40, 2. yıl 45, 3. yıl 55 milyon dolar) pazarlandı.
Bir sonraki ihale 1999'da gerçekleştirildi ve 2 sezonluk yayın bedeli 120 milyon dolar (yıllık 60 milyon dolar) oldu. 2001'de yapılan 4 sezonluk ihale neticesinde ise bu rakam 614 milyon dolara (yıllık 153 milyon dolar) çıktı ancak o yıllarda yaşanan ekonomik kriz sebebiyle kur sabitlemesi yöntemine başvuruldu ve kulüplerin kazancı da yaklaşık olarak yarı yarıya azaldı.
Söz konusu kriz, 2004-2008 arasındaki sezonlar için yapılan ihalede de kendisini gösterdi ve yayın hakları, toplam 376 milyon dolara (yıllık 94 milyon dolar) alıcı buldu. 2008'deki ihale 2 sezonu kapsadı ve ihaleyi kazanan kuruluş, yıllık 140 milyon dolar vermeyi taahhüt etti.
- 2010'daki ihalede rekor kırıldı
2010'da yapılan ihalede ise rekor kırıldı ve Süper Lig'in yayın geliri yıllık 321 milyon dolara çıktı.
Bu meblağa özet görüntüler için yapılan ihale bedeli de eklenince, kulüplerin yıllık toplam geliri yaklaşık 450 milyon dolara kadar yükseldi. Taraflar arasında, her sezon yüzde 5'lik artış şartıyla 4 sezonluk mutabakat sağlanırken, ilk 3 yıl sonunda, mevcut anlaşma 2017 yılına dek uzatıldı. Böylece Süper Lig, Avrupa'da en fazla yayın geliri elde eden 6. lig oldu.
Yayın geliri, Süper Lig takımlarına; yüzde 35'i katılım payı olarak (18 kulübe eşit), yüzde 45'i performansa göre (puan), yüzde 11'i şampiyonluk sayılarına göre, yüzde 9'u da ilk altıya giren takımlara dağıtılıyor.
TFF, geçtiğimiz sezon tüm kulüplere toplam 800 milyon lira civarında ödeme yaptı. Buna göre her kulüp 15 milyon 500 bin lira katılım parası aldı. Takımlar, ligde aldıkları her galibiyette 1 milyon 150 bin, beraberlikte de 575 bin lira kazandı.
Lig tarihi boyunca şampiyonluk yaşayan takımlar ise mutlu sona ulaştıkları her sezon için 1 milyon 600 bin lirayı kasasına koydu.
- UEFA yayın gelirlerinde "servet" dağıtıyor
Futbol kulüpleri için Avrupa kupaları büyük bir gelir kapısı. Bilhassa UEFA Şampiyonlar Ligi grup maçlarına katılan takımların aldığı para ödülü dikkati çekici.
UEFA, grup maçlarına kalan her takıma 12 milyon avro katılım bedeli ödüyor. Grup maçlarında alınan her galibiyetin 1 milyon 500 bin, beraberliğin ise 500 bin avro ödülü var. Bunlara ilaveten gruptan çıkan her takım 5 milyon 500 bin avro kazanıyor. Tüm bunların haricinde takımlar pazarlama gelirinden de pay almakta.
Son 9 yılda Türkiye'nin pazar payı ortalaması 9 milyon avro. Türkiye'den tek takım gruplara kaldığında bu parayı tek başına alıyor. Gruplara iki takım gittiğinde ise bu ödül, ikiye (yaklaşık olarak birinci takım yüzde 60, ikinci takım yüzde 40) bölünüyor.
UEFA Avrupa Ligi ödülleri, Şampiyonlar Ligi'ne göre az olsa da Türkiye şartlarında hiç de azımsanacak nitelikte değil. Bu ligin katılım ödülü 2 milyon 400 bin avro. Gruplarda alınan galibiyetin 360 bin, beraberliğin 120 bin avro değeri var.
Grubunu lider bitirenlere 500 bin, ikincilere de 250 bin avro veren UEFA, son 32 turuna kalanları 500 bin, son 16 turuna yükselenleri 750 bin, çeyrek finalistleri 1 milyon, yarı finalistleri de 1 milyon 500 bin avro ile ödüllendiriyor.
- En düşük yayın geliri Türkiye Kupası'nda
UEFA ve Süper Lig yayın gelirleri karşısında Türkiye Kupası ödülleri, kulüplere pek de cazip gelmiyor.
Kupaya grup aşamasında katılan bir takım, finale kadar önündeki 11 maçı kazanması durumunda toplamda 1 milyon 440 bin dolar para kazanıyor.
Bilhassa Süper Lig'de zirveye oynayan takımlar ise gerek yüksek maliyetli kadroları gerekse ligdeki galibiyet değerinin çok daha fazla olmasından dolayı kupa maçlarına pek de sıcak bakmıyor.
Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım son yapılan divan kurulu toplantısında, "TFF ya kupaya çözüm bulur ya da biz Türkiye Kupası'na katılmayacağız. Ceza verseler de katılmayacağız" değerlendirmesinde bulundu.
- Avrupa'da en düşük vergi uygulanan ikinci ülke
Türkiye, Spor Toto Süper Lig'de forma giyen oyunculara uyguladığı yüzde 15'lik gelir vergisi oranıyla, Avrupa'da futbolculardan en düşük vergi alan 2. ülke konumunda.
Klasmanda Bulgaristan yüzde 10 ile zirvede. Litvanya ve Türkiye ise yüzde 15 ile ikinciliği paylaşıyor. İsveç yüzde 56,9'luk oranla en yüksek vergi uygulayan Avrupa ülkesi olurken, bu ülkeyi sırasıyla yüzde 56,5 ile Portekiz, yüzde 55,6 ile Danimarka, yüzde 53,7 ile Belçika izliyor.
Avrupa futbolunun kalbi olan ülkelerden İngiltere'de profesyonel futbolcu gelirlerinden yüzde 45 vergi alınırken, bu oran Almanya'da yüzde 47,5, İtalya'da yüzde 47,9, Fransa'da ise yüzde 50,3 olarak gerçekleşiyor.
- Sponsorluk, reklam ve hasılat gelirleri
Süper Lig'de mücadele eden kulüpler içinde bilhassa Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş'ın sponsorluk, reklam ve hasılat gelirleri, geçtiğimiz yıllara oranla düşse de gelir hanesinde hatırı sayılır derecede yer bulmakta.
Galatasaray, Seyrantepe'deki stadının ana sponsorluğu için 10 yıllığına Türk Telekom ile 150 milyon dolar karşılığında anlaştı. Fenerbahçe'nin Kadıköy'deki stadı için Ülker, sarı-lacivertli kulübe 10 yıllık sözleşme karşılığında 90 milyon dolar vermeyi taahhüt etti. Beşiktaş ise yapımı devam eden yeni stadı için Vodafone'dan 15 yıllık toplam 116 milyon dolar alacak.
Formaların göğüs, sırt, kol, şort bölümlerinin yanında çoraplara da sponsor bulan kulüpler, sağlık ve ulaşım sponsorları haricinde, reklam ve maç hasılatlarıyla da gelirlerini artırdı.
Geçtiğimiz sezon sponsorluktan Galatasaray 100,5 , Fenerbahçe 39,5 , Beşiktaş 35,4 ve Trabzonspor 7,76 milyon lira gelir elde etti. Maç hasılatları kaleminde ise Galatasaray 52,4, Fenerbahçe 65,9 , Beşiktaş 25,9 ve Trabzonspor da 6,2 milyon kazanç sağladı.
Kulüplerin geçtiğimiz sezon toplam gelirleri ise şöyle:
- Şampiyon kulüplerin toplam borcu 5 milyar liraya yaklaştı
Türkiye'de en üst düzey futbol ligi olan Spor Toto Süper Lig'de şampiyonluk yaşayan Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor ve Bursaspor kulüplerinin kısa ve uzun vadeli toplam borcu 5 milyar liraya yaklaştı.
Bu takımlardan Bursaspor hariç diğer 4 kulüp, futbol branşını diğer branşlardan ayırarak şirketleştirmiş durumda. Bu sebeple de kulüp muhasebesi, iki kalemde, şirket ve dernek üzerinden yapılıyor.
Söz konusu 4 kulüp, şirket bilançolarını üçer aylık periyotlarda Kamuyu Aydınlatma Platformuna (KAP) bildiriyor. Kulüplerin, derneğe ait hesabı ise divan kurulu toplantılarında kamuoyuyla paylaşıyor. Bazı kulüpler, bu toplantılarda kulübün derneğe ait bilançosunu açıklamaktan ziyade iki kalemin muhasebesini (şirket ve dernek) topluca veriyor.
Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor, geçtiğimiz ocak ayında, 30 Kasım 2015 itibarıyla olan şirket borçlarını KAP'a bildirdi.
Bu kulüplerden Galatasaray'da, Kasım 2015'te yapılan divan kurulu toplantısında, dernek borcu verilmeden, kulübün toplam borcu (şirket ve dernek) üyelerle paylaşıldı. Beşiktaş'ın ise Kasım 2015'te yapılan divan kurulu toplantısında hem şirket hem de dernek borcu ayrı ayrı açıklandı.
Trabzonspor'da kulüp denetleme kurulu başkanı Mahmut Ören, Aralık 2015'te, kulübün toplam borcunu (şirket ve dernek) kamuoyuyla paylaştı. Fenerbahçe'nin dernek borcu da geçtiğimiz hafta sonu yapılan divan kurulu toplantısında duyuruldu.
Yaklaşık 5 milyar lirayı bulan 5 kulübün toplam borç dağılımı şöyle:
- Mali yapı nasıl düzelir?
Türk futbol kulüplerinin mali yapılarıyla ilgili görüş ve çözüm önerileri şu şekilde:
- Altınsay: "Türk futboluna yeni bir sistem gerek"
Eski Beşiktaş Kulübü Yönetici İbrahim Altınsay, kulüplerin borçlarından dolayı yöneticilerin sorumlu tutulması gerektiğini söyledi.
Söz konusu yöneticilerin ömür boyu futboldan men edilmesi gerektiğini savunan Altınsay, "Türk futboluna yeni bir sistem gerek. Artık puan silmek, küme düşürmek, kayyum atamak, borçları kamu bankaları üzerine almak da çözüm değil. Gelirleri çarçur eden ve hesapsız borçlanan yönetim anlayışının, bir daha geri gelmeyecek biçimde futbolun dışına şutlanması gerekir. Sonra da kulüpleri de iflas etmiş durumda sayarak, uzun süreli faizsiz krediler verip bunların ödenmesi sağlanabilir. Ödeyebilen devam eder, ödeyemeyen yöneticileri de sorumlu sayıp, acımadan mahkemeye çıkarırsanız belki sistemi köklü bir biçimde budar, sağlıklı bir iki dal bulup futbolu sağlıklı bir toprakta büyütebiliriz" dedi.
Altınsay, Türk futbolunda radikal tedbirlerin alınması gerektiğini, aksi takdirde kulüplerin mali yapısında hiçbir sonuç alınamayacağını vurgulayarak, benzer sıkıntılar çeken Belçika futbolunu örnek verdi ve şöyle konuştu:
"Belçika'da birçok kulüp kapatıldı ya da küme düşürüldü. İngiltere'de aynı şekilde küme düşürülenler oldu. Radikal tedbir almazsanız hastalıklı yapıyı daha da büyütürsünüz. Belçika bu tecrübeyi yaşadıktan sonra müthiş bir altyapı patlaması yaptı. Bütün büyük kulüplerde şu anda Belçikalı futbolcular var. Devlet bankalarının bu borçları üstlenmesi, kulüplerin ileride bu borçları ödemesi üzerinde duruluyor. Siz krizi devlet bankalarının üzerine yıkıp 2-3 sene ertelemeye çalışıyorsunuz. 3 sene sonra yine kulüpler ödemezse... 'O zaman bakarız' deniliyor."
- Alkin: "Türk futbolunda bir politika yok da ciddi keyfilik var"
TFF'nin eski genel sekreteri ve İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi rektör yardımcısı Emre Alkin, Türk futbolunda verilen veya verilmeyen cezalarda ciddi bir keyfiliğin bulunduğunu ileri sürdü.
Alkin, yönetmeliklerin, TFF tarafından değiştirilip ertelendiğini iddia ederek, "Cezaları veren Kulüp Lisans Kurulu ki, özerktir. Özerk bir kurumun verdiği cezaya, TFF yönetimi karışamıyor fakat TFF yönetimi, geçmişte bu cezaların geleceği belliyken yönetmelik değişikliği yaparak erteleme yolunu açtı. Türk futbolunda ciddi bir keyfilik var. Bu keyfiliği yok edersek, geleceğe daha umutla bakarız" diye konuştu.
Dünyada, parayla saadetin olunmayacağını kanıtlayan en önemli müessesenin Türk futbolu olduğunu aktaran Alkin, UEFA kriterlerinin bütün kulüplere harfiyen uygulanması gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:
"Kamu bankalarının kulüp borçlarını kapatması konuşuluyor. Yani kulüpler, kamu bankalarına borçlu olacaklar. Borçlarını ödemeyezlerse de bir süre sonra kamu malı haline gelecekler. Bir süre sonra ne olacak, aynen TMSF'nin yaptığı gibi pasif tarafı ayıklanarak aktif tarafı ihaleye çıkarılacak ve kamu ihale hukukuna göre satışı yapılacak. Anonim şirketler olduğu için de bu futbol kulüplerinin yeni sahipleri olacak. Tabii dernek, bu kulüplerin yüzde 99 ortağı olduğu için orada da tuhaf bir yapı oluşacak. Yani işin içinden çıkılamayacak."
- Egemenoğlu: "Bir gerçek var, Türk futbolu iflasta"
TFF'de 2008 ila 2012 yılları arasında yöneticilik yapan avukat Yunus Egemenoğlu, kulüplerin mali durumunu kontrol etmek adına, Ulusal Kulüp Lisans Sistemi'nin 2011'de hayata geçtiğini ancak 2012'de sistemdeki mevcut cezaların kaldırıldığını söyledi.
Egemenoğlu, "Bizim Türkiye'de 'Bir şeyi yap yapmazsan şu cezası var' demezsen o iş yapılmıyor. Hele de futbol camiasında... Siz, 'Bunları yapacaksınız' deyip, sonra da cezaları kaldırdığınızda, kulüplerde 'Lisans sistemi önemli değil, cezası yok. Uymasak da olur...' algısı oluştu" şeklinde görüş bildirdi.
Galatasaray'ın, yüksek ihtimalle UEFA'dan 1+1 yıl men cezası alacağını ifade eden Egemenoğlu, "Önümüzdeki 3-4 senede şöyle bir tehlike var ki, inşallah olmaz; Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray, Trabzonspor, Bursaspor ve Gaziantepspor Avrupa kupalarına gidemeyebilir. Adamlar, 'Sizin futbolunuz iflas etmiş durumda. Bunu düzeltmezseniz biz sizi kendi ligimizde oynatmayacağız' diyorlar. Tehlike büyük" değerlendirmesinde bulundu.
Türk futbolunun içinde bulunduğu bu durumu "Bir gerçek var, Türk futbolu iflasta" şeklinde özetleyen Yunus Egemenoğlu, çözüm önerilerini de kısaca şöyle anlattı:
"Kulüp Lisans Sistemi, UEFA'daki kadar sert ve titizlikle uygulanmalı. Bununla birlikte 2010 yılında hazırlanan kulüpler yasası bir an önce devreye sokulmalı ve yöneticiler, icraatta bulundukları dönem borçlarıyla sorumlu tutulmalı. Ayrıca kulüplerin vergi ve SGK borçlarının silinmesi uygulaması da derhal kaldırılmalı."
- Kulaçoğlu: "Pastayı küçültünce itibarımız küçülmeyecek"
Trabzonspor Kulübü eski başkan adayı Prof. Dr. Hakan Kulaçoğlu, UEFA'nın 15 yıl önce ortaya koyduğu mali kriterleri uygulamada yavaş davranıldığını öne sürdü.
Kulaçoğlu, kuralların uygulanmasında yaşanan gecikmelerin, açığın büyümesine sebep olduğunu belirterek, "(Bir şekilde hallolur, yarın devlet çözer, başka bir gelir kalemi çıkar, 2 futbolcu alıp şampiyon olursak Avrupa'ya gider para kazanırız) anlayışıyla buraya kadar geldik ama iş, şu an çözülemez duruma geldi" ifadelerini kullandı.
Devletin, kulüplerin vergi borcunu ve SGK primlerini affettiğini ya da bankalarından kredi verdiğini ancak faiz sebebiyle borcun daha da arttığını vurgulayan Kulaçoğlu, "Bu spor yöneticiliği anlayışıyla, bu başkanlara ve yöneticilere devlet ne kadar para bulursa, onlar da kulüplerini o kadar borca sokar. Yani 100 milyon borcu olan kulübe 200 milyonluk kaynak oluşturulsun, borç da 300 milyona çıkar. Taraftar 'En büyük başkan, en iyi oyuncuyu al' diyor. O sarhoşluk içinde herkes kaptırıp gidiyor. Birincisi gerçeklerle bağlantı kopukluğu, ikincisi sektörün içinde kötü niyetliler, nemalanıyorlar. Kulüplerin ne olacağı onları ilgilendirmiyor. Bu medya ve yönetici anlayışıyla bu işin gitmesi mümkün değil" diye konuştu.
Kulaçoğlu, çözüm önerisi olarak ise yine kulüpleri adres gösterdi ve şunları kaydetti:
"Kulüplerin bir araya gelip, 'Senede 200 milyon dolar harcasak da 2 milyon dolar harcasak da aramızdan biri şampiyon oluyor. Avrupa'da da bir şey olmuyor. 5 sene bu rakamları düşürelim, hepimiz birden kaybedemeyiz ki' demeli. Gelirleri düşürdünüz diye şampiyon çıkmaması durumu yok. Gerçekçi olalım pastayı küçültünce itibarımız küçülmeyecek. Bu işte böyle bir gelir yok ki harcama bu kadar olsun."
- Liebana: "Kulüplere ceza vermek İspanya'da işe yaradı"
İspanya'nın futbol ekonomistlerinden Jose Maria Gay de Liebana, Türk futbolundaki ekonomik sıkıntılara binaen İspanyol futbolunun yaşadığı benzer tecrübeleri değerlendirdi.
İspanya'da La Liga kulüplerinin, 2013 başında maliyeye olan toplam 650 milyon avroluk borçlarını 2015 sonu itibarıyla 317 milyon avroya kadar indirdiğini belirten Liebana, şöyle devam etti:
"Kulüplerin ekonomik durumlarına göre bakıldığında İspanyol futbolu son yıllarda gerçekten çok iyileşti. Üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getiren kulüplerin ekonomik kontrolleri iyi sonuçlar vermeye başladı."
Mali disiplini sağlayamayan kulüplere ceza vermenin şart olduğunu dile getiren Liebana, "Ekonomik sorun yaşayan kulüplere ceza vermek İspanyol futbolunda işe yaradı. Puan silinme cezası, kulüpler için hayati öneme sahip. Bazıları bu cezadan dolayı küme düşüyor, bazıları da Avrupa kupalarına katılamıyor. Ekonomik olarak iyi yönetilmeyen kulüplere ceza tehdidi olmak zorunda" diye konuştu.
Avrupa'nın elit kulüplerinden Real Madrid ve Barcelona dışında diğer İspanyol kulüplerinde pahalı transferlerin ve yüksek futbolcu maaşlarının artık görülmediğini vurgulayan İspanyol futbol ekonomisti, sözlerini şöyle tamamladı:
“Real Madrid geçen sezon 577 milyon avro, Barcelona da 560,8 milyon avro gelir etti. O yüzden bu kulüplerin borç sorunu hiç olmadı ama örneğin Valencia dış borcunu kapatmak için yabancı bir yatırımcı bulmak zorunda kaldı. Çünkü Valencia'nın 400 milyon avroya yakın borcu varken yıllık geliri 100 milyon avronun altında. Aynı şekilde Atletico Madrid veya Espanyol kulüpleri de yabancı yatırımcılar buldu. Atletico Madrid'in 3 yıl öncesine kadar 180 milyon avro borcu vardı. Bugün ise 60 milyon avro. Gösterdiği inanılmaz çabadan dolayı bu kulübü tebrik etmek gerekir. İspanyol kulüpleri artık ölçülü bir döneme girdi ve ekonomileri çok ciddi anlamda düzeldi."
UEFA'nın 2010'da kabul ettiği ve 2012'den itibaren uygulamaya konulan FFP kuralları, kulüplerin gelir gider tablosunu en azından denkleştirmek, bu sayede de adil yarışma ortamını korumak ve takımların ilerleyen yıllarda karşılaşacağı iflas riskinin önüne geçmeyi amaçlıyor.
Bu çerçevede takımların son 3 yıldaki mali tablolarını inceleyen UEFA, kriterleri yerine getirmeyen ekiplere, içlerinde puan silme, transfer yasağı koyma, Avrupa kupalarından men etme gibi yaptırımların da bulunduğu 9 kalemden oluşan ceza sistemi belirlemiş durumda.
--Haber reklamdan sonra devam ediyor--
Galatasaray'ın mali yapısı sebebiyle UEFA ile yaşadığı sorun, aslında Türk futbolu için hiç de yabancı değil. Bundan sadece 3 yıl önce Beşiktaş, Gaziantepspor ve Bursaspor da aynı problemle karşı karşıya kalırken, 3 kulüp Avrupa'dan kupalarından birer yıl men cezaları aldı. UEFA, 2014'te ise hesaplarında aykırılık tespit edilen Galatasaray ve Trabzonspor'a 200 bin avro para cezası verdi.
- Avrupa'da da birçok kulüp cezalandırıldı
UEFA'nın finansal sorunlar sebebiyle ceza verdiği kulüpler, sadece Türkiye'dekilerle sınırlı değil.
İspanya'dan Malaga, Romanya'dan Rapid Bükreş ve Yunanistan'dan Giannina ile Panathinaikos, 2012'de Avrupa kupalarından birer yıl men edildi. UEFA, 2014'te Romanya’nın Cluj ve Astra takımlarıyla, Litvanya temsilcisi Ekranas ve Sırbistan ekibi Kızılyıldız'a aynı gerekçeyle 1 yıl Avrupa kupalarından men cezası verdi. FFP kuralları sonucu 2015'te men cezası alan kulüp Dinamo Moskova oldu ve Rus takımı, içinde bulunduğumuz 2015-2016 sezonunda UEFA turnuvalarına katılamadı. Yine 2015'te İngiltere İkinci Futbol Ligi (Championship) ekiplerinden Blackburn Rovers, Leeds United ve Nottingham Forest'a transfer yasağı getirildi.
UEFA, şu ana dek uyguladığı cezai işlemlerde en çok para cezasına başvurdu. Türk ekiplerinin haricinde para cezası alan ya da gelirlerine tedbir kararı konulan kulüpler arasında Manchester City (İngiltere), Paris Saint-Germain (Fransa), Rubin Kazan, Anzhi, Zenit (Rusya), Levski Sofya, CSKA Sofya (Bulgaristan), Borac Banja Luka, Sarajevo, Zeljeznicar (Bosna Hersek), Vojvodina (Sırbistan), Maccabi Netanya (İsrail), Shkendija (Makedonya), Buducnost Podgorica, Rudar Pjevlja (Karadağ), Floriana (Malta), Ruch Chorzow, Lech Poznan (Polonya), Sporting Lizbon (Portekiz), Vaslui (Romanya), Arsenal Kiev (Ukrayna) ve Atletico Madrid (İspanya) bulunuyor.
- Geçen sezon 6 Türk kulübü, UEFA'dan lisans alamadı
UEFA, geride kalan 2014-2015 sezonunda Spor Toto Süper Lig'de mücadele eden 6 kulübe lisans vermedi.
Kulüplerin UEFA tarafından düzenlenen müsabakalarda yer alabilmeleri için UEFA'nın belirlemiş olduğu, Kulüp Lisans ve FFP kriterlerini yerine getirmesi gerekiyor. Bu kriterler; sportif, altyapı, personel-idari, hukuki ve mali kriterler olmak üzere 5 başlık altında toplandı.
UEFA, bilhassa mali yükümlülükten dolayı, 2014-2015 sezonunda Kasımpaşa, Gaziantepspor, Eskişehirspor, Mersin İdmanyurdu, Kayseri Erciyesspor ve Balıkesirspor'a söz konusu lisansı vermedi. Bu kulüpler, geçtiğimiz sezon Avrupa kupalarına katılma hakkı kazansalardı, UEFA lisansı alamadıkları için bu sezon "Avrupa sahnesine" çıkamayacaktı.
UEFA'nın bu sene hangi takımlara lisans verip vermeyeceği ise mayıs ayında belli olacak.
Bu arada UEFA Kulüp Lisansı haricinde, Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) tarafından da kulüplere Ulusal Kulüp Lisansı veriliyor. Türkiye liglerinde oynayabilmek için her kulübün bu lisansı alması gerekiyor.
Ulusal lisans için gerekli şartlar ise UEFA lisansı için sunulan kriterlerle aynı ama cezai müeyyideler, "kaldırılmış" denecek kadar hafifletilmiş durumda. Bu sebeple de UEFA'dan ceza alan ve lisans verilmeyen kulüplerin hiçbiri yerel federasyondan herhangi yaptırımla karşılaşmadı.
Söz konusu kriterler gerekçe gösterilerek, TFF'nin bu sezon başında ceza verdiği kulüpler ise PTT 1. Lig ekiplerinden Samsunspor ve Denizlispor ile Spor Toto 2. Lig'de mücadele eden Orduspor, MKE Ankaragücü, Kahramanmaraşspor, Bucaspor ve Tarsus İdmanyurdu oldu. TFF, alt liglerde mücadele eden bu 7 kulübe, 3 puan silme cezası uyguladı.
- Süper Lig, yayın gelirlerinde Avrupa 6.'sı
Spor Toto Süper Lig, yayın gelirleri sıralamasında Avrupa'da 6. sırada bulunuyor.
Süper Lig kulüpleri 90'lı yılların ortasına kadar yayın hakkından pek de kar elde edemedi. Kulüplerin para kazandığı ilk sezon, 1994-1995 ve 1995-1996 sezonlarıydı. Söz konusu iki yılda takımların yayın hakkından elde ettiği toplam gelir 30 milyon doları buldu ancak bir sıkıntı vardı. Her takım kendi yayın hakkını pazarladığından, İstanbul'un üç büyük takımı Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe ile Anadolu takımlarının gelirleri arasında uçurum mevcuttu.
Bu sorunu biraz olsun hafifletmek adına 1996'da havuz sistemine geçildi ve yapılan 3 sezonluk ihale sonucunda da ligin tüm maçları 140 milyon dolara (ilk yıl 40, 2. yıl 45, 3. yıl 55 milyon dolar) pazarlandı.
Bir sonraki ihale 1999'da gerçekleştirildi ve 2 sezonluk yayın bedeli 120 milyon dolar (yıllık 60 milyon dolar) oldu. 2001'de yapılan 4 sezonluk ihale neticesinde ise bu rakam 614 milyon dolara (yıllık 153 milyon dolar) çıktı ancak o yıllarda yaşanan ekonomik kriz sebebiyle kur sabitlemesi yöntemine başvuruldu ve kulüplerin kazancı da yaklaşık olarak yarı yarıya azaldı.
Söz konusu kriz, 2004-2008 arasındaki sezonlar için yapılan ihalede de kendisini gösterdi ve yayın hakları, toplam 376 milyon dolara (yıllık 94 milyon dolar) alıcı buldu. 2008'deki ihale 2 sezonu kapsadı ve ihaleyi kazanan kuruluş, yıllık 140 milyon dolar vermeyi taahhüt etti.
- 2010'daki ihalede rekor kırıldı
2010'da yapılan ihalede ise rekor kırıldı ve Süper Lig'in yayın geliri yıllık 321 milyon dolara çıktı.
Bu meblağa özet görüntüler için yapılan ihale bedeli de eklenince, kulüplerin yıllık toplam geliri yaklaşık 450 milyon dolara kadar yükseldi. Taraflar arasında, her sezon yüzde 5'lik artış şartıyla 4 sezonluk mutabakat sağlanırken, ilk 3 yıl sonunda, mevcut anlaşma 2017 yılına dek uzatıldı. Böylece Süper Lig, Avrupa'da en fazla yayın geliri elde eden 6. lig oldu.
Yayın geliri, Süper Lig takımlarına; yüzde 35'i katılım payı olarak (18 kulübe eşit), yüzde 45'i performansa göre (puan), yüzde 11'i şampiyonluk sayılarına göre, yüzde 9'u da ilk altıya giren takımlara dağıtılıyor.
TFF, geçtiğimiz sezon tüm kulüplere toplam 800 milyon lira civarında ödeme yaptı. Buna göre her kulüp 15 milyon 500 bin lira katılım parası aldı. Takımlar, ligde aldıkları her galibiyette 1 milyon 150 bin, beraberlikte de 575 bin lira kazandı.
Lig tarihi boyunca şampiyonluk yaşayan takımlar ise mutlu sona ulaştıkları her sezon için 1 milyon 600 bin lirayı kasasına koydu.
- UEFA yayın gelirlerinde "servet" dağıtıyor
Futbol kulüpleri için Avrupa kupaları büyük bir gelir kapısı. Bilhassa UEFA Şampiyonlar Ligi grup maçlarına katılan takımların aldığı para ödülü dikkati çekici.
UEFA, grup maçlarına kalan her takıma 12 milyon avro katılım bedeli ödüyor. Grup maçlarında alınan her galibiyetin 1 milyon 500 bin, beraberliğin ise 500 bin avro ödülü var. Bunlara ilaveten gruptan çıkan her takım 5 milyon 500 bin avro kazanıyor. Tüm bunların haricinde takımlar pazarlama gelirinden de pay almakta.
Son 9 yılda Türkiye'nin pazar payı ortalaması 9 milyon avro. Türkiye'den tek takım gruplara kaldığında bu parayı tek başına alıyor. Gruplara iki takım gittiğinde ise bu ödül, ikiye (yaklaşık olarak birinci takım yüzde 60, ikinci takım yüzde 40) bölünüyor.
UEFA Avrupa Ligi ödülleri, Şampiyonlar Ligi'ne göre az olsa da Türkiye şartlarında hiç de azımsanacak nitelikte değil. Bu ligin katılım ödülü 2 milyon 400 bin avro. Gruplarda alınan galibiyetin 360 bin, beraberliğin 120 bin avro değeri var.
Grubunu lider bitirenlere 500 bin, ikincilere de 250 bin avro veren UEFA, son 32 turuna kalanları 500 bin, son 16 turuna yükselenleri 750 bin, çeyrek finalistleri 1 milyon, yarı finalistleri de 1 milyon 500 bin avro ile ödüllendiriyor.
- En düşük yayın geliri Türkiye Kupası'nda
UEFA ve Süper Lig yayın gelirleri karşısında Türkiye Kupası ödülleri, kulüplere pek de cazip gelmiyor.
Kupaya grup aşamasında katılan bir takım, finale kadar önündeki 11 maçı kazanması durumunda toplamda 1 milyon 440 bin dolar para kazanıyor.
Bilhassa Süper Lig'de zirveye oynayan takımlar ise gerek yüksek maliyetli kadroları gerekse ligdeki galibiyet değerinin çok daha fazla olmasından dolayı kupa maçlarına pek de sıcak bakmıyor.
Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım son yapılan divan kurulu toplantısında, "TFF ya kupaya çözüm bulur ya da biz Türkiye Kupası'na katılmayacağız. Ceza verseler de katılmayacağız" değerlendirmesinde bulundu.
- Avrupa'da en düşük vergi uygulanan ikinci ülke
Türkiye, Spor Toto Süper Lig'de forma giyen oyunculara uyguladığı yüzde 15'lik gelir vergisi oranıyla, Avrupa'da futbolculardan en düşük vergi alan 2. ülke konumunda.
Klasmanda Bulgaristan yüzde 10 ile zirvede. Litvanya ve Türkiye ise yüzde 15 ile ikinciliği paylaşıyor. İsveç yüzde 56,9'luk oranla en yüksek vergi uygulayan Avrupa ülkesi olurken, bu ülkeyi sırasıyla yüzde 56,5 ile Portekiz, yüzde 55,6 ile Danimarka, yüzde 53,7 ile Belçika izliyor.
Avrupa futbolunun kalbi olan ülkelerden İngiltere'de profesyonel futbolcu gelirlerinden yüzde 45 vergi alınırken, bu oran Almanya'da yüzde 47,5, İtalya'da yüzde 47,9, Fransa'da ise yüzde 50,3 olarak gerçekleşiyor.
- Sponsorluk, reklam ve hasılat gelirleri
Süper Lig'de mücadele eden kulüpler içinde bilhassa Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş'ın sponsorluk, reklam ve hasılat gelirleri, geçtiğimiz yıllara oranla düşse de gelir hanesinde hatırı sayılır derecede yer bulmakta.
Galatasaray, Seyrantepe'deki stadının ana sponsorluğu için 10 yıllığına Türk Telekom ile 150 milyon dolar karşılığında anlaştı. Fenerbahçe'nin Kadıköy'deki stadı için Ülker, sarı-lacivertli kulübe 10 yıllık sözleşme karşılığında 90 milyon dolar vermeyi taahhüt etti. Beşiktaş ise yapımı devam eden yeni stadı için Vodafone'dan 15 yıllık toplam 116 milyon dolar alacak.
Formaların göğüs, sırt, kol, şort bölümlerinin yanında çoraplara da sponsor bulan kulüpler, sağlık ve ulaşım sponsorları haricinde, reklam ve maç hasılatlarıyla da gelirlerini artırdı.
Geçtiğimiz sezon sponsorluktan Galatasaray 100,5 , Fenerbahçe 39,5 , Beşiktaş 35,4 ve Trabzonspor 7,76 milyon lira gelir elde etti. Maç hasılatları kaleminde ise Galatasaray 52,4, Fenerbahçe 65,9 , Beşiktaş 25,9 ve Trabzonspor da 6,2 milyon kazanç sağladı.
Kulüplerin geçtiğimiz sezon toplam gelirleri ise şöyle:
- Şampiyon kulüplerin toplam borcu 5 milyar liraya yaklaştı
Türkiye'de en üst düzey futbol ligi olan Spor Toto Süper Lig'de şampiyonluk yaşayan Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor ve Bursaspor kulüplerinin kısa ve uzun vadeli toplam borcu 5 milyar liraya yaklaştı.
Bu takımlardan Bursaspor hariç diğer 4 kulüp, futbol branşını diğer branşlardan ayırarak şirketleştirmiş durumda. Bu sebeple de kulüp muhasebesi, iki kalemde, şirket ve dernek üzerinden yapılıyor.
Söz konusu 4 kulüp, şirket bilançolarını üçer aylık periyotlarda Kamuyu Aydınlatma Platformuna (KAP) bildiriyor. Kulüplerin, derneğe ait hesabı ise divan kurulu toplantılarında kamuoyuyla paylaşıyor. Bazı kulüpler, bu toplantılarda kulübün derneğe ait bilançosunu açıklamaktan ziyade iki kalemin muhasebesini (şirket ve dernek) topluca veriyor.
Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor, geçtiğimiz ocak ayında, 30 Kasım 2015 itibarıyla olan şirket borçlarını KAP'a bildirdi.
Bu kulüplerden Galatasaray'da, Kasım 2015'te yapılan divan kurulu toplantısında, dernek borcu verilmeden, kulübün toplam borcu (şirket ve dernek) üyelerle paylaşıldı. Beşiktaş'ın ise Kasım 2015'te yapılan divan kurulu toplantısında hem şirket hem de dernek borcu ayrı ayrı açıklandı.
Trabzonspor'da kulüp denetleme kurulu başkanı Mahmut Ören, Aralık 2015'te, kulübün toplam borcunu (şirket ve dernek) kamuoyuyla paylaştı. Fenerbahçe'nin dernek borcu da geçtiğimiz hafta sonu yapılan divan kurulu toplantısında duyuruldu.
Yaklaşık 5 milyar lirayı bulan 5 kulübün toplam borç dağılımı şöyle:
- Mali yapı nasıl düzelir?
Türk futbol kulüplerinin mali yapılarıyla ilgili görüş ve çözüm önerileri şu şekilde:
- Altınsay: "Türk futboluna yeni bir sistem gerek"
Eski Beşiktaş Kulübü Yönetici İbrahim Altınsay, kulüplerin borçlarından dolayı yöneticilerin sorumlu tutulması gerektiğini söyledi.
Söz konusu yöneticilerin ömür boyu futboldan men edilmesi gerektiğini savunan Altınsay, "Türk futboluna yeni bir sistem gerek. Artık puan silmek, küme düşürmek, kayyum atamak, borçları kamu bankaları üzerine almak da çözüm değil. Gelirleri çarçur eden ve hesapsız borçlanan yönetim anlayışının, bir daha geri gelmeyecek biçimde futbolun dışına şutlanması gerekir. Sonra da kulüpleri de iflas etmiş durumda sayarak, uzun süreli faizsiz krediler verip bunların ödenmesi sağlanabilir. Ödeyebilen devam eder, ödeyemeyen yöneticileri de sorumlu sayıp, acımadan mahkemeye çıkarırsanız belki sistemi köklü bir biçimde budar, sağlıklı bir iki dal bulup futbolu sağlıklı bir toprakta büyütebiliriz" dedi.
Altınsay, Türk futbolunda radikal tedbirlerin alınması gerektiğini, aksi takdirde kulüplerin mali yapısında hiçbir sonuç alınamayacağını vurgulayarak, benzer sıkıntılar çeken Belçika futbolunu örnek verdi ve şöyle konuştu:
"Belçika'da birçok kulüp kapatıldı ya da küme düşürüldü. İngiltere'de aynı şekilde küme düşürülenler oldu. Radikal tedbir almazsanız hastalıklı yapıyı daha da büyütürsünüz. Belçika bu tecrübeyi yaşadıktan sonra müthiş bir altyapı patlaması yaptı. Bütün büyük kulüplerde şu anda Belçikalı futbolcular var. Devlet bankalarının bu borçları üstlenmesi, kulüplerin ileride bu borçları ödemesi üzerinde duruluyor. Siz krizi devlet bankalarının üzerine yıkıp 2-3 sene ertelemeye çalışıyorsunuz. 3 sene sonra yine kulüpler ödemezse... 'O zaman bakarız' deniliyor."
- Alkin: "Türk futbolunda bir politika yok da ciddi keyfilik var"
TFF'nin eski genel sekreteri ve İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi rektör yardımcısı Emre Alkin, Türk futbolunda verilen veya verilmeyen cezalarda ciddi bir keyfiliğin bulunduğunu ileri sürdü.
Alkin, yönetmeliklerin, TFF tarafından değiştirilip ertelendiğini iddia ederek, "Cezaları veren Kulüp Lisans Kurulu ki, özerktir. Özerk bir kurumun verdiği cezaya, TFF yönetimi karışamıyor fakat TFF yönetimi, geçmişte bu cezaların geleceği belliyken yönetmelik değişikliği yaparak erteleme yolunu açtı. Türk futbolunda ciddi bir keyfilik var. Bu keyfiliği yok edersek, geleceğe daha umutla bakarız" diye konuştu.
Dünyada, parayla saadetin olunmayacağını kanıtlayan en önemli müessesenin Türk futbolu olduğunu aktaran Alkin, UEFA kriterlerinin bütün kulüplere harfiyen uygulanması gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:
"Kamu bankalarının kulüp borçlarını kapatması konuşuluyor. Yani kulüpler, kamu bankalarına borçlu olacaklar. Borçlarını ödemeyezlerse de bir süre sonra kamu malı haline gelecekler. Bir süre sonra ne olacak, aynen TMSF'nin yaptığı gibi pasif tarafı ayıklanarak aktif tarafı ihaleye çıkarılacak ve kamu ihale hukukuna göre satışı yapılacak. Anonim şirketler olduğu için de bu futbol kulüplerinin yeni sahipleri olacak. Tabii dernek, bu kulüplerin yüzde 99 ortağı olduğu için orada da tuhaf bir yapı oluşacak. Yani işin içinden çıkılamayacak."
- Egemenoğlu: "Bir gerçek var, Türk futbolu iflasta"
TFF'de 2008 ila 2012 yılları arasında yöneticilik yapan avukat Yunus Egemenoğlu, kulüplerin mali durumunu kontrol etmek adına, Ulusal Kulüp Lisans Sistemi'nin 2011'de hayata geçtiğini ancak 2012'de sistemdeki mevcut cezaların kaldırıldığını söyledi.
Egemenoğlu, "Bizim Türkiye'de 'Bir şeyi yap yapmazsan şu cezası var' demezsen o iş yapılmıyor. Hele de futbol camiasında... Siz, 'Bunları yapacaksınız' deyip, sonra da cezaları kaldırdığınızda, kulüplerde 'Lisans sistemi önemli değil, cezası yok. Uymasak da olur...' algısı oluştu" şeklinde görüş bildirdi.
Galatasaray'ın, yüksek ihtimalle UEFA'dan 1+1 yıl men cezası alacağını ifade eden Egemenoğlu, "Önümüzdeki 3-4 senede şöyle bir tehlike var ki, inşallah olmaz; Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray, Trabzonspor, Bursaspor ve Gaziantepspor Avrupa kupalarına gidemeyebilir. Adamlar, 'Sizin futbolunuz iflas etmiş durumda. Bunu düzeltmezseniz biz sizi kendi ligimizde oynatmayacağız' diyorlar. Tehlike büyük" değerlendirmesinde bulundu.
Türk futbolunun içinde bulunduğu bu durumu "Bir gerçek var, Türk futbolu iflasta" şeklinde özetleyen Yunus Egemenoğlu, çözüm önerilerini de kısaca şöyle anlattı:
"Kulüp Lisans Sistemi, UEFA'daki kadar sert ve titizlikle uygulanmalı. Bununla birlikte 2010 yılında hazırlanan kulüpler yasası bir an önce devreye sokulmalı ve yöneticiler, icraatta bulundukları dönem borçlarıyla sorumlu tutulmalı. Ayrıca kulüplerin vergi ve SGK borçlarının silinmesi uygulaması da derhal kaldırılmalı."
- Kulaçoğlu: "Pastayı küçültünce itibarımız küçülmeyecek"
Trabzonspor Kulübü eski başkan adayı Prof. Dr. Hakan Kulaçoğlu, UEFA'nın 15 yıl önce ortaya koyduğu mali kriterleri uygulamada yavaş davranıldığını öne sürdü.
Kulaçoğlu, kuralların uygulanmasında yaşanan gecikmelerin, açığın büyümesine sebep olduğunu belirterek, "(Bir şekilde hallolur, yarın devlet çözer, başka bir gelir kalemi çıkar, 2 futbolcu alıp şampiyon olursak Avrupa'ya gider para kazanırız) anlayışıyla buraya kadar geldik ama iş, şu an çözülemez duruma geldi" ifadelerini kullandı.
Devletin, kulüplerin vergi borcunu ve SGK primlerini affettiğini ya da bankalarından kredi verdiğini ancak faiz sebebiyle borcun daha da arttığını vurgulayan Kulaçoğlu, "Bu spor yöneticiliği anlayışıyla, bu başkanlara ve yöneticilere devlet ne kadar para bulursa, onlar da kulüplerini o kadar borca sokar. Yani 100 milyon borcu olan kulübe 200 milyonluk kaynak oluşturulsun, borç da 300 milyona çıkar. Taraftar 'En büyük başkan, en iyi oyuncuyu al' diyor. O sarhoşluk içinde herkes kaptırıp gidiyor. Birincisi gerçeklerle bağlantı kopukluğu, ikincisi sektörün içinde kötü niyetliler, nemalanıyorlar. Kulüplerin ne olacağı onları ilgilendirmiyor. Bu medya ve yönetici anlayışıyla bu işin gitmesi mümkün değil" diye konuştu.
Kulaçoğlu, çözüm önerisi olarak ise yine kulüpleri adres gösterdi ve şunları kaydetti:
"Kulüplerin bir araya gelip, 'Senede 200 milyon dolar harcasak da 2 milyon dolar harcasak da aramızdan biri şampiyon oluyor. Avrupa'da da bir şey olmuyor. 5 sene bu rakamları düşürelim, hepimiz birden kaybedemeyiz ki' demeli. Gelirleri düşürdünüz diye şampiyon çıkmaması durumu yok. Gerçekçi olalım pastayı küçültünce itibarımız küçülmeyecek. Bu işte böyle bir gelir yok ki harcama bu kadar olsun."
- Liebana: "Kulüplere ceza vermek İspanya'da işe yaradı"
İspanya'nın futbol ekonomistlerinden Jose Maria Gay de Liebana, Türk futbolundaki ekonomik sıkıntılara binaen İspanyol futbolunun yaşadığı benzer tecrübeleri değerlendirdi.
İspanya'da La Liga kulüplerinin, 2013 başında maliyeye olan toplam 650 milyon avroluk borçlarını 2015 sonu itibarıyla 317 milyon avroya kadar indirdiğini belirten Liebana, şöyle devam etti:
"Kulüplerin ekonomik durumlarına göre bakıldığında İspanyol futbolu son yıllarda gerçekten çok iyileşti. Üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getiren kulüplerin ekonomik kontrolleri iyi sonuçlar vermeye başladı."
Mali disiplini sağlayamayan kulüplere ceza vermenin şart olduğunu dile getiren Liebana, "Ekonomik sorun yaşayan kulüplere ceza vermek İspanyol futbolunda işe yaradı. Puan silinme cezası, kulüpler için hayati öneme sahip. Bazıları bu cezadan dolayı küme düşüyor, bazıları da Avrupa kupalarına katılamıyor. Ekonomik olarak iyi yönetilmeyen kulüplere ceza tehdidi olmak zorunda" diye konuştu.
Avrupa'nın elit kulüplerinden Real Madrid ve Barcelona dışında diğer İspanyol kulüplerinde pahalı transferlerin ve yüksek futbolcu maaşlarının artık görülmediğini vurgulayan İspanyol futbol ekonomisti, sözlerini şöyle tamamladı:
“Real Madrid geçen sezon 577 milyon avro, Barcelona da 560,8 milyon avro gelir etti. O yüzden bu kulüplerin borç sorunu hiç olmadı ama örneğin Valencia dış borcunu kapatmak için yabancı bir yatırımcı bulmak zorunda kaldı. Çünkü Valencia'nın 400 milyon avroya yakın borcu varken yıllık geliri 100 milyon avronun altında. Aynı şekilde Atletico Madrid veya Espanyol kulüpleri de yabancı yatırımcılar buldu. Atletico Madrid'in 3 yıl öncesine kadar 180 milyon avro borcu vardı. Bugün ise 60 milyon avro. Gösterdiği inanılmaz çabadan dolayı bu kulübü tebrik etmek gerekir. İspanyol kulüpleri artık ölçülü bir döneme girdi ve ekonomileri çok ciddi anlamda düzeldi."
Haber; AA
Diğer haberleri görmek için aşağıya kaydırın.
Diğer Haberler
Diğer haberleri görmek için aşağıya kaydırın.