Geri
İleri
Sporx'e ücretsiz abone ol, ilk bilen sen ol!
G.Saray, 2. Lig'den kimi takip ediyor?
Ankara takımlarının ilk ve tek kadın başkanı olan Zeynep Bekçe ile, kulübü Kızılcahamam'dan; Türk futboluna kadar geniş bir çerçevede röportaj yaptık. Sözü röportajda yeni federasyona dair temennilerini de dile getiren Zeynep Bekçe Hanımefendi'ye bırakıyoruz…
Merhabalar, öncelikle bugün neden İstanbul'dasınız?Merhaba… Bugün, Türkiye Futbol Federasyonu'nun dün de Üçüncü Lig kulüpleri için yapılmış olan toplantısına katıldığım için İstanbul'dayım. İkinci Lig kulüplerinin dertlerinin dinlendiği, her gruptan üçer kişinin temsilci olarak seçildiği; Arif Coşar yönetimindeki profesyonel kurullar kuruldu. Ben de kendi takımımın grubunun temsilcilerinden biri olarak seçildim.
Şimdiye kadar yapılmış olanların en verimlisi diyebilirim. Ve bu görüşteki tek kişi de ben değilim. Şimdiye kadarki federasyonlarda hep yalvarır konumdaydık ama bu sefer onlar biz istemeden lütfetti. Bu bağlamda Sayın Demirören seçimden önce verdiği sözü tuttu, bizim sorunlarımıza çözüm üretmek için profesyonel kurul adında bir oluşum hayata geçirdi kendisine kulübüm adına müteşekkirim… Ayrıca bugün Arif Koşar diyaloğun önemini çok vurguladı. Diyalogdan yana çizilen imaj beni gelecek konusunda da çok ümitlendirdi.
Sizin TFF seçimindeki tavrınız da çok konuşulmuştu…
Evet, o gün seçim salonundan akredite kartımı bırakıp, oy kullanmadan çıkmıştım çünkü Demirören'in Üçüncü Lig'leri kapatmaya dair düşüncesi olduğunu ve İkinci Lig'e de çok sıcak bakmadığını düşünüyordum. Ayrıca, daha çok ve daha güçlü adayın olduğu; daha demokratik bir seçimdi hayalim böyle sancılı bir süreçte.
Size gelelim… Futbola nasıl giriş yaptınız?
Kızım 2008 aralığında milli futbolcu Erkan Özbey ile evlendi… Evlendikten bir yıl sonra damadım Erkan Özbey kulüp satın alma hayalini benimle paylaştı. Ben de ona tam destek oldum. Ertesi yıl kulübün hisselerinin tamamını birlikte satın aldık. Yönetim kurulumuz da beni başkanlık görevine layık gördü. İki abiyle büyüdüğüm için futbol hep hayatımda olmuştu hatta futbolun içine doğmuştum. Ama bu işin başkanlığa kadar varacağını hiç düşünmüyordum. Hayalini kurduk ve bu işe giriştik. İyi ki de girişmişim… Bilhassa son dönemde Kızılcahamam ilçesinden; gerek ilçenin ileri gelenlerinden gerekse taraftarlardan aldığım tepkileri işitince bu savım daha çok güçleniyor. Doğru bir şey yapmışım…
Hırslı birisi misiniz?
Bana göre hırs, mücadele ettikten sonra elinize geçen başarısızlığa katlanamamakla ortaya çıkan bir duygudur. Ben mücadelemi veririm, sonunda başarısızlık da olsa neticesine katlanırım. Bu anlamda hırslı birisi olmadığımı, mücadeleci birisi olduğumu düşünüyorum. Şimdi, Bursalısınız ve yanılmıyorsam Bursaspor'a büyük sempatiniz var… Bir yandan damadınız da Gençlerbirliği ile özdeşleşmiş bir isim… İki kulüp hakkında görüşleriniz neler? Bursaspor'u çok seviyorum, damadımdan ötürü de Gençlerbirliği'ne sempatim var… Daha doğrusu ben futboldaki tüm takımları seviyorum. Bu işin içine girince insanların ne kadar zorluklarla bu işleri yürüttüğünü görüyorsunuz, üzülüyor ve sempati duyuyorsunuz. Hepsini, herkesi çok takdir ediyorum…
Pursaklar'dan Kızılcahamam'a geçiş nasıl oldu?
Geçen sene bildiğiniz gibi Pursaklarspor'duk, bu sene başında Kızılcahamamspor olduk. Biz açıkcası Pursaklar'da çok destek alamadık…
Neden?
Belediye başkanı futbolla çok ilgili değildi, olabilir sonuçta böyle şeyler. Biz de bize sahip çıkabilecek birilerini ararken Kızılcahamam'ı bulduk. Zaten belediye başkanımız da, siyasete atılmadan önce Kızılcahamamspor'un başkanlığını yapmış; Amatör Küme'den Üçüncü Lig'e çıkartmış kulübü fakat geçen yıllarda tekrar amatöre düşmüş kulüp… Biz de kendisine böyle bir öneriyle gelince ikilik olmasın diye sağolsun belediye başkanımız büyük bir jest yapıp amatördeki Kızılcahamamspor'u kapattı ve biz Kızılcahamamspor olduk.
Pursaklar'ın lig süreci nasıldı?
Kulübümüzün ismi Pursaklar'ken iki yıldır hep son maçlarla kümede kalma mücadelesi verdik…
Bir Karsspor davası var sanırım…
Evet evet… Karsspor'la maçımız vardı; eğer maçtan puan alırsak biz kümede kalacaktık, puan alamazsak Karsspor kümede kalacaktı, haliyle düşen biz olacaktık. Maçtan önce takım kaptanımız Bekir'e bir telefon gelmiş… 300 Bin Lira teklif etmişler, “Al arkadaşlarına dağıt” demişler. Futbolcularımız da çok karakterliymiş gerçekten hemen bize haber verdiler. Biz de emniyete şikayette bulunduk, telefonlar dinlendi. Ve olay kanıtlandı. Ama o dönemde şike yasası olmadığı için emniyette birkaç gün misafir edip, serbest bıraktılar. (Gülüyor) Hatta o dönemde çoğu spor sayfasında da çıkmıştı bu olaylar…
Maç?
Maçta 1-1 berabere kalarak kümede kalmayı başardık. (Gülüyor)
Vanspor'la ilgili de bir süreciniz vardı yanılmıyorsam?
Evet. Gerçi ben bunları anlatırken, bunları söylerken çok utanıyorum. Türk futbolu adına büyük hicap duyuyorum… Küme düşmemek için Vanspor'la çekişiyoruz, Van maçından iki hafta önce Eyüp maçımız var ve gözlemci Vanlı! Bizim bu durumdan maçtan iki saat önce haberimiz oldu, hemen federasyonu aradık. “Bu gözlemciye de bir gözlemci yollayın” dedik… Neyse, maçta maçın hakemi Eyüp'ün maçı kazanması için her şeyi yaptı. Gole giden son adamımız kasıtlı olarak düşürüldü; pozisyon kırmızı kart ve penaltıydı, bizim ataklarımız kesildi, Eyüp'ün atakları hep devam ettirildi… Gözlemcinin Vanlı olması da hakeme mesajdı işte, “Sen ne yaparsan yap güvendesin, rahat ol” mesajıydı… Ancak sonra hak yerini buldu, Van'ı yendik ve küme düştü…
İki takımı da küme düşürdünüz yani…
Evet! (Gülüyor)
Kızılcahamam'a dönelim… Lige mükemmel bir giriş yaptınız, ilk altı haftayı namağlup kapattınız fakat sonra gerilediniz, sonra duraksadınız ve bu hafta sonu “final maçı” diyebileceğimiz Bandırma maçınız var. Bu 'dalgalandım da duruldum' hadisesi neden vuku buldu?
Sezon başında Saray Tesisleri'nde çalışıyorduk biz fakat sonra bu tesisler MİT'e verildi ve bizi ilk devredeki Bandırma maçı öncesi son idmanımız sonunda İzmir marşıyla tesislerden uğurladılar (Gülüyor) Biz de haliyle tesissiz kaldık. Sezon başında Kızılcahamam belediyesine tesis ihtiyacımız olmadığını, sadece maddi yardım istediğimizi; kimseye yük olmak istemediğimizi söylemiştik bu yüzden hazırlıksız yakalandık. Düşünsenize, sahamız ve tesislerimiz yok. Akyurt, Yenikent gezip duruyoruz… Ama her şerde bir hayır vardır derler ya, tesisleşme sürecimiz hızlandı ve ilk adımları attık böylece… Bu süreçte bize Şekerspor başkanı Orhan Bey ve eşi çok yardımcı oldu, kendilerine teşekkürü borç biliyorum.
Tesisler ne zamana bitecek başkanım?
Hava şartları el verdiği müddetçe 2012-2013 sezonuna Allah'ın izniyle yetiştirmeye çalışıyoruz.
Devre arasında bir hayli değişim yaşadınız bir de… Kolay bir şey olmasa gerek?
Doğru söylüyorsun, çok oyuncu gönderdik ama gönderdiklerimizin büyük çoğunluğu bizdekadroya giremeyen, uzun bir süre sakat kalan futbolculardı. As kadroda olanlardan da gitmek isteyenlere izin verdik. İhtiyaç olan mevkilere iyi takviyeler de yaptık.
Uyum süreci nasıl oldu?
Biraz zor oldu. Yedi hafta havalar kötüydü, hep kar vardı ve saha hep buzdu. Bu yüzden oyunumuzu oturtmamız zaman aldı…
Bir Adana Demirspor sürtüşmesi oldu buz saha yüzünden?
Aslında sürtüşme falan olmadı… Federasyon maçlardan iki saat önce maç iptal etme, erteleme inisiyatifini hakemlere bırakıyor. Biz daha önceki maçlarımızı da gene o sahada oynamıştık, kimse itiraz etmemişti. Adana Demir başkanı da maçın ertelenmesi için ısrar edince maç bir gün sonraya ertelendi zira böyle durumlarda toplantı yapılıp başkanların fikri alınıyor… Taraftar da bana “Kimin yüzünden ertelendi? Biz o kadar geldik” dedi ama ben o gün zaten Kızılcahamam'da değildim, kardan dolayı Bursa'da mahsur kalmıştım… Kısacası Adanalılar bir günah keçisi arıyordu, en ideal adayları da bendim… Olay bundan ibaretti.
Bir de bu haftaki rakibiniz Mardin'di, Mardinspor maçlara çıkamadığı için küme düşürüldü malumunuz… Geçen sene de Erzurum vardı. Bunların sebebi ne? Nasıl aşılabilir bu sorunlar?
Suçlu ararsak tek adres yöneticiler olur. Eski yöneticiler… Ama şimdi UEFA kriterleri kabul edilecek, o kriterlere göre kulüplerin idari kadroları Spor Yöneticiliği okumuş insanlardan oluşacak… Bizim ülkemizde Spor Yöneticiliği üniversitelerde yeni bir bölüm olduğu için ilk etapta deneme yanılma yöntemiyle ilerleyeceğiz ama en geç on yıl sonra kulüp yönetmenin doğru şeklini öğreneceğiz. Aynı zamanda dernek olan kulüplerin devamlı değişen yöneticilerinden dolayı sömürüye açık bir hale geldiğini ve çok borçlandırıldıklarını düşünüyorum.
Türk futbolunun genel sorunları neler peki sizce?
Ahlaki açıdan bir çöküşteyiz bence. Bu şike soruşturması da fos çıktı… Neden fos çıktı diyorum, saman alevi gibi parladı ve söndü. Her kafadan bir ses çıktı, süre uzadı, kafalar karıştı… Neticede en kötü karar bile kararsızlıktan iyidir değil mi? Cezaların yaptırım gücü, etkisini kaybetti.
Üçüncü Lig, İkinci Lig kulüplerinin esas sorunları desem?
Üçüncü Lig'de yaş sınırı büyük engel, bence federasyon bunu acilen çözmeli… Otuz yaşına gelen futbolcuya adeta “Sen futbolu bırak” deniliyor, yazıktır günahtır… Bunun dışında da 'maddiyat' derim. Maddi açıdan çok sıkıntı içindeyiz hepimiz. Hele Üçüncü Lig kulüpleri resmen üvey evlat muamelesi görüyor…
Bu sorunu nasıl aşabilirler?
Marka değerlerini arttırıp sponsorlar bularak, forma ve pano reklamları alarak, ki biz öyle yaptık.
İddaa?
İddaa'ya daha sık girebilmemiz için bir çalışması olduğunu gördüm bugün federasyonun. Bizim önerilerimizi de aldılar ve değerlendirileceğini düşünüyorum.
Naklen yayın olmaz mı? Biz Kızılcahamam'ı niye izlemeyelim mesela?
Ben gelir olmasa bile razıyım! (Gülüyor) TRT'nin bizim ve diğer kulüplerin maçlarını vermesi marka değerlerimizi arttıracaktır. Akabinde reklam verenleri de, sponsorları da
hareketlendirecektir bu konuda çok eminim…
Son maçınızda menajeriniz hak mahrumiyeti cezası aldı. Bu tarz cezalar bilhassa İkinci ve Üçüncü Lig'de çok sık veriliyor, niye böyle oluyor?
İlk yarı rakip takım oyuncusu sakatlık geçirmiş ve sahaya sedye girecek kadar zaman da geçmiş. Size soruyorum, ilk yarıya dakika ilave eder misiniz? Hakem ilk yarıyı süre ilave etmeden kırk beş dakikada bitirdi. Buna karşılık genel menajerimiz Zafer Önder İpek koridorda “Ben de zamanında hakemlik yaptım. Sedye giren bir maça süre ilave edilir; siz ne yapmaya çalışıyorsunuz?” diye bir soru sordu. İkinci yarıya çıkarken hakem, genel menajerimizi tribüne gönderdi. Ondan sonra da ortam gerildi, olay bundan ibaretti. Bu olayda ne küfür ne de saldırı var. Ben gözlemci veya temsilci olsam, dürüst olayım bu kadar ağır cezalar vermem. Neden dersen çünkü futbolun içindeyken, o an ne tepki vereceğinizi bilemeyebiliyorsunuz. Bir anlık heyecanla söylenen sözler olabiliyor… Neticede emeğinizi ve varınızı yoğunuzu ortaya koyuyorsunuz, göz göre göre maç kaybediyorsunuz… Biz de insanız insanız yani.
Siz futboldan önce nasıl bir hayat sürüyordunuz?
Futboldan önce… Dedelerimden kalan bir mal varlığım var ve onu yönetiyordum. Zeytincilik ve otomotiv sektöründe olan bir aileyiz. 1960'lardan beri otomotiv sektöründeyiz. Bu zaman zarfında iki evladımı büyüttüm, ki bu sürecin büyük kısmında tek başımaydım. Tek başıma olmama rağmen çevremdeki insanlardan güzel evlatlar yetiştirdiğime dair tepkiler almam benim için hayattaki en büyük başarı…
En sükseli şampiyonluklardan bile büyük, değil mi?
Tabii, tabii!
Twitter'ı çok aktif kullanıyorsunuz…
Aslında yeniyim ben Twitter'da. Aralık sonu, ocak başından beri kullanıyorum diyebiliriz… Taraftarlarımın bana ulaşabilmesi için kullanmak zorundaydım. Ama sadece onlarla kalmadık, iyi dostluklar da kurduk. Mesela bir avukat takipçim var, ben de onu takip ediyorum. Spor hukuku onun özel alanı. Ve benim çok yoğun olduğumu bildiği için yeni hukuki gelişmeleri bana linklerle yolluyor, ben de bilgileniyorum böylece… Takipçilerimle güzel bir dayanışma içindeyim. Bana çok destek oluyorlar. Bu da beni çok mutlu ediyor. Ve daha da motive ediyor.
Twitter kullanıcıları hakkında neler düşünüyorsunuz?
Sadece futbol mu?
Hayır, genel olarak…
İnsanların çok saygılı olmadığını gözlemliyorum. Hele hele kadınların bile küfürler savurduğunu görüyorum, çok üzülüyorum. Sanki kendilerinin tespit edilemeyeceğini, saklanabileceklerini düşünüyorlar ama öyle bir şey yok ki…
Unutamadığınız maçlar neler başkanım?
Çankırı maçı vardı, maç 0-0 devam ederken doksan artıda kornerden gol attık, biz golü attık hakem düdüğünü çaldı ve maçı bitirdi, çok heyecanlıydı! Bir de, deplasmanda Denizli Belediyespor maçında frikikten akıl dolu, şaşırtmacalı bir gol atmıştık, o golü de hiç unutmuyorum… Körfez maçında kendi sahamızda 2-0 galipken 80. dakikadan sonra yediğimiz peş peşe üç golle yenilmemiz de aklımdan çıkmıyor.
Siz ilginç golleri çok seviyorsunuz galiba?
Zeka ürünü olan goller bana keyif veriyor diyelim…
Sizin kulüpten ayrılan futbolcular genelde sizi övüyor, takımı övüyor. Bir aile ortamı yakaladığınız iddia edilebilir. Nedir bunun sırrı?
Karşınızdakinin mesleğini; ne olduğunu bir kenara bırakıp kendiniz gibi bir insan olduğunu düşünüp, empati yapmak bunun sırrı. Aynı zamanda paranın her şey olmadığı düşüncesine vakıf olmak. Kalp kırmak Kabe'yi yıkmaya eşdeğerdir denir bizim toplumumuzda, biz de çok önemsiyoruz gönül kırgınlığı olmamasını… Futbolcudan yana da biraz şanslıyız sanırım genelde maddiyata çok önem vermeyen; manevi yönü kuvvetli futbolcular çıktı karşımıza... Bu konuda bizim seçimiz de önemli tabii ki. Futbolcunun karakterini yeteneği kadar önemsiyoruz seçimimizde.
Hafta sonunda Bandırma maçı var, kader maçınız… Hislerinizi, içinizden geçenleri alabilir miyim?
Ben büyük konuşmayı sevmiyorum ama tabii ki herkesin gönlünde bir aslan yatar… Kazanırsak 43 puanla zirveye çok yaklaşacağız ama kaybedersek de ucunda ölüm yok! Ben buraya gelmeden, salı günü takımı toplayıp konuşma yaptım… O gün oğlumun üniversite sınavı da var, ben iki arada bir derede kaldım tabii; takımım da benim evladım gibi neticede! Bunu belirttim, eğer gelemezsem başka sebep aranmaması gerektiğini söyledim ve onlara çıkıp kendileri için; başkası için değil, kendileri için oynamalarını söyledim. Biz gideriz, yöneticiler unutulur ama onların adı “Kızılcahamam'ı Bank Asya'ya taşıyan kadro” diye kalır. İlelebet de silinmez… Bir de, rakiplerin koşullarına bakıyoruz, biz başarılı olursak “gerçek başarı” olur.
Geçenlerde Twitter'da Fethiyeliler “Bizim saha ve tesisler için başkanımızın futbolculardan para alması lazım” diye espri yapmışlar bizim mücadele ettiğimiz şartları; sahamızı ve kar üstünde yaptığımız antremanları gördükten sonra! (Gülüyor)
Süper Lig hayaliniz var mı başkanım?
Ben realist olmaktan yanayım, tabii herkes Süper Lig'i ister ama hayal kırıklığı yaşamaktan da çok korktuğum için çok uçuk hayaller kurmuyorum… Bu sene yürürlüğe giren kadınların ücretsiz maç izlemesi ve seyircisiz maçlara alınması fikri sizden çıkmış diye işittim, nedir bu işin aslı? Biz sene başında federasyona yazı yazdık, kendi maçlarımıza kadın ve çocuk taraftarlarımızı ücretsiz almak istediğimizi belirttik. Federasyon da bize dönüş yaptı sonra…
Biz derken?
Türk futboluna (Gülüyor) Ben kolay kolay “Ben” demem, sonuçta futbol bir takım oyunudur ve kendi kulübüm kadar Türk futbolunu da temsil ediyorum… Federasyon sonra açıklama yaptı, bildiğiniz gibi, ve kararı yürürlüğe soktu… Sonuç olarak benim fikrim gene Türk futboluna yaradı, kimden çıktığı çok da önemli olmadı. Önemli olan çorbada tuzumuzun bulunması.
Kombine almış kadınlara haksızlık olmadı mı peki?
Hayır, niye haksızlık olarak düşünsünler ki? Sonuçta aşk bu, takımına olan aşkından dolayı o kombineyi almış ve kulübüne bir katkısı olmuş. Seneye de almayıverir işte…
Başkanım son olarak, grubunuzun ve İkinci Lig'in gol kralı sizin kulüpten. Üstün Bilgi nasıl bir futbolcu? Sene sonunda kime yakın?
Üstün'ün stilini, fiziksel yapısını Burak Yılmaz'a çok benzetiyorum. Çok yetenekli bir futbolcu olmasının yanında ahlaki açıdan da mükemmel bir şahsiyet. Bursaspor alt yapısından yetişmiş bir futbolcu. Bursaspor'da anlaşılamamış ve Oyak Renault'ya yollanmış. Oyak Renault'tan bize geldiğinden beri futbolunu çok geliştirdi. Vücudunu çok iyi kullanıp çok iyi top saklayabiliyor. Galatasaray, Bursaspor ve Antalyaspor'un yakın takibinde olduğunu söyleyebilirim.
Çok teşekkürler başkanım…
Ben teşekkür ederim, iyi çalışmalar…
RÖPORTAJ: Alper Kaya
twitter.com/alper_kaya
Merhabalar, öncelikle bugün neden İstanbul'dasınız?Merhaba… Bugün, Türkiye Futbol Federasyonu'nun dün de Üçüncü Lig kulüpleri için yapılmış olan toplantısına katıldığım için İstanbul'dayım. İkinci Lig kulüplerinin dertlerinin dinlendiği, her gruptan üçer kişinin temsilci olarak seçildiği; Arif Coşar yönetimindeki profesyonel kurullar kuruldu. Ben de kendi takımımın grubunun temsilcilerinden biri olarak seçildim.
--Haber reklamdan sonra devam ediyor--
Peki, toplantı nasıldı?Şimdiye kadar yapılmış olanların en verimlisi diyebilirim. Ve bu görüşteki tek kişi de ben değilim. Şimdiye kadarki federasyonlarda hep yalvarır konumdaydık ama bu sefer onlar biz istemeden lütfetti. Bu bağlamda Sayın Demirören seçimden önce verdiği sözü tuttu, bizim sorunlarımıza çözüm üretmek için profesyonel kurul adında bir oluşum hayata geçirdi kendisine kulübüm adına müteşekkirim… Ayrıca bugün Arif Koşar diyaloğun önemini çok vurguladı. Diyalogdan yana çizilen imaj beni gelecek konusunda da çok ümitlendirdi.
Sizin TFF seçimindeki tavrınız da çok konuşulmuştu…
Evet, o gün seçim salonundan akredite kartımı bırakıp, oy kullanmadan çıkmıştım çünkü Demirören'in Üçüncü Lig'leri kapatmaya dair düşüncesi olduğunu ve İkinci Lig'e de çok sıcak bakmadığını düşünüyordum. Ayrıca, daha çok ve daha güçlü adayın olduğu; daha demokratik bir seçimdi hayalim böyle sancılı bir süreçte.
Size gelelim… Futbola nasıl giriş yaptınız?
Kızım 2008 aralığında milli futbolcu Erkan Özbey ile evlendi… Evlendikten bir yıl sonra damadım Erkan Özbey kulüp satın alma hayalini benimle paylaştı. Ben de ona tam destek oldum. Ertesi yıl kulübün hisselerinin tamamını birlikte satın aldık. Yönetim kurulumuz da beni başkanlık görevine layık gördü. İki abiyle büyüdüğüm için futbol hep hayatımda olmuştu hatta futbolun içine doğmuştum. Ama bu işin başkanlığa kadar varacağını hiç düşünmüyordum. Hayalini kurduk ve bu işe giriştik. İyi ki de girişmişim… Bilhassa son dönemde Kızılcahamam ilçesinden; gerek ilçenin ileri gelenlerinden gerekse taraftarlardan aldığım tepkileri işitince bu savım daha çok güçleniyor. Doğru bir şey yapmışım…
Hırslı birisi misiniz?
Bana göre hırs, mücadele ettikten sonra elinize geçen başarısızlığa katlanamamakla ortaya çıkan bir duygudur. Ben mücadelemi veririm, sonunda başarısızlık da olsa neticesine katlanırım. Bu anlamda hırslı birisi olmadığımı, mücadeleci birisi olduğumu düşünüyorum. Şimdi, Bursalısınız ve yanılmıyorsam Bursaspor'a büyük sempatiniz var… Bir yandan damadınız da Gençlerbirliği ile özdeşleşmiş bir isim… İki kulüp hakkında görüşleriniz neler? Bursaspor'u çok seviyorum, damadımdan ötürü de Gençlerbirliği'ne sempatim var… Daha doğrusu ben futboldaki tüm takımları seviyorum. Bu işin içine girince insanların ne kadar zorluklarla bu işleri yürüttüğünü görüyorsunuz, üzülüyor ve sempati duyuyorsunuz. Hepsini, herkesi çok takdir ediyorum…
Pursaklar'dan Kızılcahamam'a geçiş nasıl oldu?
Geçen sene bildiğiniz gibi Pursaklarspor'duk, bu sene başında Kızılcahamamspor olduk. Biz açıkcası Pursaklar'da çok destek alamadık…
Neden?
Belediye başkanı futbolla çok ilgili değildi, olabilir sonuçta böyle şeyler. Biz de bize sahip çıkabilecek birilerini ararken Kızılcahamam'ı bulduk. Zaten belediye başkanımız da, siyasete atılmadan önce Kızılcahamamspor'un başkanlığını yapmış; Amatör Küme'den Üçüncü Lig'e çıkartmış kulübü fakat geçen yıllarda tekrar amatöre düşmüş kulüp… Biz de kendisine böyle bir öneriyle gelince ikilik olmasın diye sağolsun belediye başkanımız büyük bir jest yapıp amatördeki Kızılcahamamspor'u kapattı ve biz Kızılcahamamspor olduk.
Pursaklar'ın lig süreci nasıldı?
Kulübümüzün ismi Pursaklar'ken iki yıldır hep son maçlarla kümede kalma mücadelesi verdik…
Bir Karsspor davası var sanırım…
Evet evet… Karsspor'la maçımız vardı; eğer maçtan puan alırsak biz kümede kalacaktık, puan alamazsak Karsspor kümede kalacaktı, haliyle düşen biz olacaktık. Maçtan önce takım kaptanımız Bekir'e bir telefon gelmiş… 300 Bin Lira teklif etmişler, “Al arkadaşlarına dağıt” demişler. Futbolcularımız da çok karakterliymiş gerçekten hemen bize haber verdiler. Biz de emniyete şikayette bulunduk, telefonlar dinlendi. Ve olay kanıtlandı. Ama o dönemde şike yasası olmadığı için emniyette birkaç gün misafir edip, serbest bıraktılar. (Gülüyor) Hatta o dönemde çoğu spor sayfasında da çıkmıştı bu olaylar…
Maç?
Maçta 1-1 berabere kalarak kümede kalmayı başardık. (Gülüyor)
Vanspor'la ilgili de bir süreciniz vardı yanılmıyorsam?
Evet. Gerçi ben bunları anlatırken, bunları söylerken çok utanıyorum. Türk futbolu adına büyük hicap duyuyorum… Küme düşmemek için Vanspor'la çekişiyoruz, Van maçından iki hafta önce Eyüp maçımız var ve gözlemci Vanlı! Bizim bu durumdan maçtan iki saat önce haberimiz oldu, hemen federasyonu aradık. “Bu gözlemciye de bir gözlemci yollayın” dedik… Neyse, maçta maçın hakemi Eyüp'ün maçı kazanması için her şeyi yaptı. Gole giden son adamımız kasıtlı olarak düşürüldü; pozisyon kırmızı kart ve penaltıydı, bizim ataklarımız kesildi, Eyüp'ün atakları hep devam ettirildi… Gözlemcinin Vanlı olması da hakeme mesajdı işte, “Sen ne yaparsan yap güvendesin, rahat ol” mesajıydı… Ancak sonra hak yerini buldu, Van'ı yendik ve küme düştü…
İki takımı da küme düşürdünüz yani…
Evet! (Gülüyor)
Kızılcahamam'a dönelim… Lige mükemmel bir giriş yaptınız, ilk altı haftayı namağlup kapattınız fakat sonra gerilediniz, sonra duraksadınız ve bu hafta sonu “final maçı” diyebileceğimiz Bandırma maçınız var. Bu 'dalgalandım da duruldum' hadisesi neden vuku buldu?
Sezon başında Saray Tesisleri'nde çalışıyorduk biz fakat sonra bu tesisler MİT'e verildi ve bizi ilk devredeki Bandırma maçı öncesi son idmanımız sonunda İzmir marşıyla tesislerden uğurladılar (Gülüyor) Biz de haliyle tesissiz kaldık. Sezon başında Kızılcahamam belediyesine tesis ihtiyacımız olmadığını, sadece maddi yardım istediğimizi; kimseye yük olmak istemediğimizi söylemiştik bu yüzden hazırlıksız yakalandık. Düşünsenize, sahamız ve tesislerimiz yok. Akyurt, Yenikent gezip duruyoruz… Ama her şerde bir hayır vardır derler ya, tesisleşme sürecimiz hızlandı ve ilk adımları attık böylece… Bu süreçte bize Şekerspor başkanı Orhan Bey ve eşi çok yardımcı oldu, kendilerine teşekkürü borç biliyorum.
Tesisler ne zamana bitecek başkanım?
Hava şartları el verdiği müddetçe 2012-2013 sezonuna Allah'ın izniyle yetiştirmeye çalışıyoruz.
Devre arasında bir hayli değişim yaşadınız bir de… Kolay bir şey olmasa gerek?
Doğru söylüyorsun, çok oyuncu gönderdik ama gönderdiklerimizin büyük çoğunluğu bizdekadroya giremeyen, uzun bir süre sakat kalan futbolculardı. As kadroda olanlardan da gitmek isteyenlere izin verdik. İhtiyaç olan mevkilere iyi takviyeler de yaptık.
Uyum süreci nasıl oldu?
Biraz zor oldu. Yedi hafta havalar kötüydü, hep kar vardı ve saha hep buzdu. Bu yüzden oyunumuzu oturtmamız zaman aldı…
Bir Adana Demirspor sürtüşmesi oldu buz saha yüzünden?
Aslında sürtüşme falan olmadı… Federasyon maçlardan iki saat önce maç iptal etme, erteleme inisiyatifini hakemlere bırakıyor. Biz daha önceki maçlarımızı da gene o sahada oynamıştık, kimse itiraz etmemişti. Adana Demir başkanı da maçın ertelenmesi için ısrar edince maç bir gün sonraya ertelendi zira böyle durumlarda toplantı yapılıp başkanların fikri alınıyor… Taraftar da bana “Kimin yüzünden ertelendi? Biz o kadar geldik” dedi ama ben o gün zaten Kızılcahamam'da değildim, kardan dolayı Bursa'da mahsur kalmıştım… Kısacası Adanalılar bir günah keçisi arıyordu, en ideal adayları da bendim… Olay bundan ibaretti.
Bir de bu haftaki rakibiniz Mardin'di, Mardinspor maçlara çıkamadığı için küme düşürüldü malumunuz… Geçen sene de Erzurum vardı. Bunların sebebi ne? Nasıl aşılabilir bu sorunlar?
Suçlu ararsak tek adres yöneticiler olur. Eski yöneticiler… Ama şimdi UEFA kriterleri kabul edilecek, o kriterlere göre kulüplerin idari kadroları Spor Yöneticiliği okumuş insanlardan oluşacak… Bizim ülkemizde Spor Yöneticiliği üniversitelerde yeni bir bölüm olduğu için ilk etapta deneme yanılma yöntemiyle ilerleyeceğiz ama en geç on yıl sonra kulüp yönetmenin doğru şeklini öğreneceğiz. Aynı zamanda dernek olan kulüplerin devamlı değişen yöneticilerinden dolayı sömürüye açık bir hale geldiğini ve çok borçlandırıldıklarını düşünüyorum.
Türk futbolunun genel sorunları neler peki sizce?
Ahlaki açıdan bir çöküşteyiz bence. Bu şike soruşturması da fos çıktı… Neden fos çıktı diyorum, saman alevi gibi parladı ve söndü. Her kafadan bir ses çıktı, süre uzadı, kafalar karıştı… Neticede en kötü karar bile kararsızlıktan iyidir değil mi? Cezaların yaptırım gücü, etkisini kaybetti.
Üçüncü Lig, İkinci Lig kulüplerinin esas sorunları desem?
Üçüncü Lig'de yaş sınırı büyük engel, bence federasyon bunu acilen çözmeli… Otuz yaşına gelen futbolcuya adeta “Sen futbolu bırak” deniliyor, yazıktır günahtır… Bunun dışında da 'maddiyat' derim. Maddi açıdan çok sıkıntı içindeyiz hepimiz. Hele Üçüncü Lig kulüpleri resmen üvey evlat muamelesi görüyor…
Bu sorunu nasıl aşabilirler?
Marka değerlerini arttırıp sponsorlar bularak, forma ve pano reklamları alarak, ki biz öyle yaptık.
İddaa?
İddaa'ya daha sık girebilmemiz için bir çalışması olduğunu gördüm bugün federasyonun. Bizim önerilerimizi de aldılar ve değerlendirileceğini düşünüyorum.
Naklen yayın olmaz mı? Biz Kızılcahamam'ı niye izlemeyelim mesela?
Ben gelir olmasa bile razıyım! (Gülüyor) TRT'nin bizim ve diğer kulüplerin maçlarını vermesi marka değerlerimizi arttıracaktır. Akabinde reklam verenleri de, sponsorları da
hareketlendirecektir bu konuda çok eminim…
Son maçınızda menajeriniz hak mahrumiyeti cezası aldı. Bu tarz cezalar bilhassa İkinci ve Üçüncü Lig'de çok sık veriliyor, niye böyle oluyor?
İlk yarı rakip takım oyuncusu sakatlık geçirmiş ve sahaya sedye girecek kadar zaman da geçmiş. Size soruyorum, ilk yarıya dakika ilave eder misiniz? Hakem ilk yarıyı süre ilave etmeden kırk beş dakikada bitirdi. Buna karşılık genel menajerimiz Zafer Önder İpek koridorda “Ben de zamanında hakemlik yaptım. Sedye giren bir maça süre ilave edilir; siz ne yapmaya çalışıyorsunuz?” diye bir soru sordu. İkinci yarıya çıkarken hakem, genel menajerimizi tribüne gönderdi. Ondan sonra da ortam gerildi, olay bundan ibaretti. Bu olayda ne küfür ne de saldırı var. Ben gözlemci veya temsilci olsam, dürüst olayım bu kadar ağır cezalar vermem. Neden dersen çünkü futbolun içindeyken, o an ne tepki vereceğinizi bilemeyebiliyorsunuz. Bir anlık heyecanla söylenen sözler olabiliyor… Neticede emeğinizi ve varınızı yoğunuzu ortaya koyuyorsunuz, göz göre göre maç kaybediyorsunuz… Biz de insanız insanız yani.
Siz futboldan önce nasıl bir hayat sürüyordunuz?
Futboldan önce… Dedelerimden kalan bir mal varlığım var ve onu yönetiyordum. Zeytincilik ve otomotiv sektöründe olan bir aileyiz. 1960'lardan beri otomotiv sektöründeyiz. Bu zaman zarfında iki evladımı büyüttüm, ki bu sürecin büyük kısmında tek başımaydım. Tek başıma olmama rağmen çevremdeki insanlardan güzel evlatlar yetiştirdiğime dair tepkiler almam benim için hayattaki en büyük başarı…
En sükseli şampiyonluklardan bile büyük, değil mi?
Tabii, tabii!
Twitter'ı çok aktif kullanıyorsunuz…
Aslında yeniyim ben Twitter'da. Aralık sonu, ocak başından beri kullanıyorum diyebiliriz… Taraftarlarımın bana ulaşabilmesi için kullanmak zorundaydım. Ama sadece onlarla kalmadık, iyi dostluklar da kurduk. Mesela bir avukat takipçim var, ben de onu takip ediyorum. Spor hukuku onun özel alanı. Ve benim çok yoğun olduğumu bildiği için yeni hukuki gelişmeleri bana linklerle yolluyor, ben de bilgileniyorum böylece… Takipçilerimle güzel bir dayanışma içindeyim. Bana çok destek oluyorlar. Bu da beni çok mutlu ediyor. Ve daha da motive ediyor.
Twitter kullanıcıları hakkında neler düşünüyorsunuz?
Sadece futbol mu?
Hayır, genel olarak…
İnsanların çok saygılı olmadığını gözlemliyorum. Hele hele kadınların bile küfürler savurduğunu görüyorum, çok üzülüyorum. Sanki kendilerinin tespit edilemeyeceğini, saklanabileceklerini düşünüyorlar ama öyle bir şey yok ki…
Unutamadığınız maçlar neler başkanım?
Çankırı maçı vardı, maç 0-0 devam ederken doksan artıda kornerden gol attık, biz golü attık hakem düdüğünü çaldı ve maçı bitirdi, çok heyecanlıydı! Bir de, deplasmanda Denizli Belediyespor maçında frikikten akıl dolu, şaşırtmacalı bir gol atmıştık, o golü de hiç unutmuyorum… Körfez maçında kendi sahamızda 2-0 galipken 80. dakikadan sonra yediğimiz peş peşe üç golle yenilmemiz de aklımdan çıkmıyor.
Siz ilginç golleri çok seviyorsunuz galiba?
Zeka ürünü olan goller bana keyif veriyor diyelim…
Sizin kulüpten ayrılan futbolcular genelde sizi övüyor, takımı övüyor. Bir aile ortamı yakaladığınız iddia edilebilir. Nedir bunun sırrı?
Karşınızdakinin mesleğini; ne olduğunu bir kenara bırakıp kendiniz gibi bir insan olduğunu düşünüp, empati yapmak bunun sırrı. Aynı zamanda paranın her şey olmadığı düşüncesine vakıf olmak. Kalp kırmak Kabe'yi yıkmaya eşdeğerdir denir bizim toplumumuzda, biz de çok önemsiyoruz gönül kırgınlığı olmamasını… Futbolcudan yana da biraz şanslıyız sanırım genelde maddiyata çok önem vermeyen; manevi yönü kuvvetli futbolcular çıktı karşımıza... Bu konuda bizim seçimiz de önemli tabii ki. Futbolcunun karakterini yeteneği kadar önemsiyoruz seçimimizde.
Hafta sonunda Bandırma maçı var, kader maçınız… Hislerinizi, içinizden geçenleri alabilir miyim?
Ben büyük konuşmayı sevmiyorum ama tabii ki herkesin gönlünde bir aslan yatar… Kazanırsak 43 puanla zirveye çok yaklaşacağız ama kaybedersek de ucunda ölüm yok! Ben buraya gelmeden, salı günü takımı toplayıp konuşma yaptım… O gün oğlumun üniversite sınavı da var, ben iki arada bir derede kaldım tabii; takımım da benim evladım gibi neticede! Bunu belirttim, eğer gelemezsem başka sebep aranmaması gerektiğini söyledim ve onlara çıkıp kendileri için; başkası için değil, kendileri için oynamalarını söyledim. Biz gideriz, yöneticiler unutulur ama onların adı “Kızılcahamam'ı Bank Asya'ya taşıyan kadro” diye kalır. İlelebet de silinmez… Bir de, rakiplerin koşullarına bakıyoruz, biz başarılı olursak “gerçek başarı” olur.
Geçenlerde Twitter'da Fethiyeliler “Bizim saha ve tesisler için başkanımızın futbolculardan para alması lazım” diye espri yapmışlar bizim mücadele ettiğimiz şartları; sahamızı ve kar üstünde yaptığımız antremanları gördükten sonra! (Gülüyor)
Süper Lig hayaliniz var mı başkanım?
Ben realist olmaktan yanayım, tabii herkes Süper Lig'i ister ama hayal kırıklığı yaşamaktan da çok korktuğum için çok uçuk hayaller kurmuyorum… Bu sene yürürlüğe giren kadınların ücretsiz maç izlemesi ve seyircisiz maçlara alınması fikri sizden çıkmış diye işittim, nedir bu işin aslı? Biz sene başında federasyona yazı yazdık, kendi maçlarımıza kadın ve çocuk taraftarlarımızı ücretsiz almak istediğimizi belirttik. Federasyon da bize dönüş yaptı sonra…
Biz derken?
Türk futboluna (Gülüyor) Ben kolay kolay “Ben” demem, sonuçta futbol bir takım oyunudur ve kendi kulübüm kadar Türk futbolunu da temsil ediyorum… Federasyon sonra açıklama yaptı, bildiğiniz gibi, ve kararı yürürlüğe soktu… Sonuç olarak benim fikrim gene Türk futboluna yaradı, kimden çıktığı çok da önemli olmadı. Önemli olan çorbada tuzumuzun bulunması.
Kombine almış kadınlara haksızlık olmadı mı peki?
Hayır, niye haksızlık olarak düşünsünler ki? Sonuçta aşk bu, takımına olan aşkından dolayı o kombineyi almış ve kulübüne bir katkısı olmuş. Seneye de almayıverir işte…
Başkanım son olarak, grubunuzun ve İkinci Lig'in gol kralı sizin kulüpten. Üstün Bilgi nasıl bir futbolcu? Sene sonunda kime yakın?
Üstün'ün stilini, fiziksel yapısını Burak Yılmaz'a çok benzetiyorum. Çok yetenekli bir futbolcu olmasının yanında ahlaki açıdan da mükemmel bir şahsiyet. Bursaspor alt yapısından yetişmiş bir futbolcu. Bursaspor'da anlaşılamamış ve Oyak Renault'ya yollanmış. Oyak Renault'tan bize geldiğinden beri futbolunu çok geliştirdi. Vücudunu çok iyi kullanıp çok iyi top saklayabiliyor. Galatasaray, Bursaspor ve Antalyaspor'un yakın takibinde olduğunu söyleyebilirim.
Çok teşekkürler başkanım…
Ben teşekkür ederim, iyi çalışmalar…
RÖPORTAJ: Alper Kaya
twitter.com/alper_kaya
Haber; Sporx.com
Diğer haberleri görmek için aşağıya kaydırın.
Diğer Haberler
Diğer haberleri görmek için aşağıya kaydırın.